Ekonomide ve mali piyasalarda geçen haftayı etkileyen dış politik gelişmeler bu haftayı etkisi altına alacak, gelecek ayları da belirleyebilecek bir potansiyele sahip. Takvime bağlı olarak önce Kıbrıs sorununun nasıl çözüleceği, sonra Irak'taki pozisyonu ve Türkiye'nin Nato ile Büyük Ortadoğu Projesi içindeki yeri, en son da AB'nin müzakere takvimi verip vermeyeceği... Bu üç ana konudaki gelişmelerin olumsuzluğa doğru gitmesi, mali piyasalar için tam bir şeytan üçgenine dönüşebilecek, bu piyasalardaki iyileşmeleri yok edecek özellikte. Bu üç ana konudaki gelişmelerin Türkiye lehine olması ve sonuçlanması da, mali piyasalara ve ekonomiye doping etkisi yapabilecek. Bu durumda mali piyasalar şeytan üçgeninde kaybolmaktan kurtulacak, yeni ufuklara doğru yelken açacak. 3 Kıbrıs etkisi- Kıbrıs'ta çözüm için 24 Nisan'daki referandumda çıkabilecek sonuç aşağı yukarı netleşmeye başladı. Rum tarafında hayır, Türk tarafında evet çıkma olasılığı daha yüksek. Bu sonuç Türk tarafının 2 Mayıs'tan itibaren hemen AB üyesi olmasını önlüyor. Rum tarafı adayı temsilen tek başına AB üyesi oluyor. Ama Türk tarafının Annan Planı'na evet demesi ile Kıbrıs sorununun çözümünde Türkiye üzerine düşeni yerine getiriyor. AB yolunda Kıbrıs'taki çözümsüzlük bir engel olmaktan çıkıyor. Böyle bir sonuç orta vadede Kıbrıs'ta Türk tarafı için yeni fırsatlar ortaya çıkarabilir. KKTC'ye ekonomik ambargo kalkabilir, hatta bu bir devlet olarak tanınmasına yol açabilir. Kıbrıs sorununun çözüm şekli piyasaları etkilemeye devam edecek. 3 AB yolunda riskler- Piyasaları ve ekonomiyi etkileyen ikinci dış politika konumuz AB. Geçen hafta AB'nin en büyük iki partnerinden biri olan Fransa'nın Dışişleri Bakanı, Türkiye'nin AB üyesi olamayacağını savundu. Dışişleri Bakanı'nın bu açıklaması Fransa'daki seçimlere yönelik bir taktik olarak değerlendirildi. Ancak kulaklara da kar suyu kaçırmadı değil. Öncelikle yabancılar borsada ve bonoda kar realizasyonuna gitti. Bir günde 700 milyon dolarlık yabancı çıkışı gerçekleşti. Yabancılar kağıt satıp döviz satın aldılar. Hazine faizi hafif yükseldi. Dövizde ise yerliler ne zamandır kolladıkları fırsatı yakaladı ve yükselen kur üzerinden ellerindeki dövizi sattı. Merkez Bankası'nın da günlük döviz alım miktarını 40 milyon dolar daha artırarak 140 milyon dolara çıkarmasının etkisiyle kur 1 milyon 300 bin sınırından 1 milyon 350 bin liraya kadar yükseldi. Yapılan satışlarla da buradan geri geldi. Dolayısıyla dolar kuru, Merkez Bankası'nın alımları 1 milyon 300 binin altına inemedi, yerlilerin satışları ile de 1 milyon 350 bininin üzerine çıkamadı ve belli bir banda sıkıştı. Borsada ise yabancı satışları karşısında yerliler alıma geçmedi. Hatta onların da satışları ile İMKB haftayı yüzde 4.7 düşüşle kapadı ve endeks 20 bin puanın altına indi. 3 Irak riski- Piyasaları etkisi altına alan üçüncü dış politika olayı Irak'ta şiddetlenen çatışmalardı. Şimdilik bizi doğrudan etkilemiyor. Ancak basına yansıyan haberler ve yorumlar sanki Irak'ta ABD'nin yeniden Türkiye'nin kapısını çalacağına işaret ediyor. Türkiye bu çağrıya olumlu yanıt verse ciddi bir riskle, olumsuz yanıt verse başka bir riskle karşı karşıya kalabilir. Yani sorunun kolay çözümü yok. Irak yeniden Türkiye için ciddi bir risk oluşturmaya aday. Üstelik haziran sonunda Türkiye'de Nato zirvesi yapılacak. Türkiye'nin Büyük Ortadoğu Projesi içinde yer alıp almayacağına ilişkin tavrını da belirlemesi gerekecek. Bunun da getirisi var, riski var. Bu şeytan üçgeninde piyasalarda yüksek dalgalı bir döneme girdik.