Büyük konser salonlarına ihtiyacımız var
Elimde Nisan 2001 tarihli bir Stagebill var. New York'taki ünlü Lincoln Center'in haftalık notları. Bizde de operalar için hazırlanan ve salona girerken verilen program notlarının konser programları versiyonu. Stagebill, o akşam verilecek konserin ayrıntılı program notları değil sadece. 62 sayfalık bu dergide, orkestranın, gelecek konserleri, Nisan ayı boyunca seslendireceği eserlerle ilgili bilgiler ve yorumlar da yer alıyor. O yıl, Orkestra'yı yıllardır yöneten Kurt Masur, sezon sonunda New York Filarmoni'den ayrılacaktı. Masur, önemli bir şeflik kariyerine sahipti. Orchestra National de France'ın Genel Müzik Direktörü ve Daimi Şefi olarak Paris'te çalışmaya başlayacaktı. Kurt Masur'un New York Filarmoni Orkestrası'na katkıları nedeniyle, konser salonunun girişine dev bir Masur resmi asmıştı. Bu dev resmin altında da "Teşekkür ederiz, Masur" yazısı dikkat çekiyordu. Stagebill'de de ünlü bir eleştirmen, Masur'un orkestranın repertuarına kazandırdıklarını yazıyor, onun favori eserleri ve en beğendiği solistler ile meslektaşlarının müzikal yaşamları ve Masur'la olan etkileşimlerini anlatıyordu. Bir başka sayfada, 2002-2003 sezonunda Orkestra'nın yeni Müzik Direktörü olan Lorin Maazel'le, orkestra üyelerinin tanışma toplantısından notlar fotoğraflar eşliğinde veriliyor ve yeni Şef'le ilgili bilgiler yer alıyordu. O akşam şu eserleri dinlemişiz Stanislaw Skrowaczevski yönetimindeki New York Filarmoni'den: Beethoven'in op. 37, 3 no'lu Piyano Konçertosu / Solist: Yefim Bronfman, Webern'in op.6 Altı orkestra parçası ve Schumann'ın op.120, 4. senfonisi. Konser, canlı olarak New York ve birçok Amerikan kentinde yayınlanmış. Seslendirilen eserlerle ilgili, çok detaylı program notlarından sonraki sayfalarda, önümüzdeki haftalarda verilecek konserler ve sanatçılarla ilgili bilgiler yer alıyordu. Son derece önemli bilgilerle dolu bir dergi ve bedava.
***
Bütün bunları neden yazdım. 50 dolarla 375 dolar arasındaki fiyatlarla izlenebilecek bir konsere verilen önemi vurgulamak, canlı izlenen bir konsere duyulan özlemi anlatabilmek için. ABD'de devlet hiçbir şeye karışmaz. Müzikseverler, güçleri oranında orkestra ve operaları desteklerler, kampanyalar açılır, yarışmalar yapılır, alışılmış standart hiç bozulmaz. Türkiye, ne yazık ki sadık müzikseverlerine bu imkanları sunamıyor. Ankara'da 800 kişilik konser salonunun yerine temeli atılan konser salonu inşaatı, olduğu yerde sayıyor. AKM dökülüyor. İstanbul'da rahmetli Bülent Eczacıbaşı'nın yıllar önce temelini attığı, içinde konser salonunun da yer aldığı kompleks kaderine terk edilmiş durumda. Koskoca İstanbul'un 2-3 bin kişilik bir opera ve konser salonu hala yok. 1987'de Moskova'da Kremlin'in bahçesinde yapılmış olan salonda, harika bir bale izlemiştim. Gayaneh Balesi, hem sergileniş olarak olağanüstüydü, hem de Bolşoy Operası'nın tadilatı dolayısıyla balenin sergilendiği Kremlin Salonu'nun akustiği mükemmeldi. Yürüyen merdivenlerle 4. kata çıkanlar, havyarlı, şampanyalı bir ikramla ağırlanıyorlardı, üstelik çok uygun fiyatlarla. Böyle bir salon, AB adayı Türkiye'de ne zaman görülecek? Işıl ışıl modern bir salon. Akustik harika. Konser ve opera temsillerinin kalitesi de doğal olarak yükselecek. Bunu bekliyoruz. Ülkelerin gurur kaynağı bu müzik salonları ve kompleksleri, ülkenin imajına da büyük katkı sağlayacak.
***
Ükemizin tabii ki, pek çok öncelikli problemleri var. Ama bu halkın da klasik müzik ve operayı izlemeye, tanımaya ihtiyacı var. Konser ve operaları dışarıdan gelecek çok sayıda turistin de izleyeceğini düşünürsek neyi bekliyoruz? Kenan Onuk kenan.onuk@ntv.com.tr
|