| |
|
|
24 saat uyumayan kent
Kaçta çalışmaya başladınız, diye sordum Taksim Sütiş'in garsonuna... "On birde abi..." dedi. Saate baktım: İki buçuğa geliyordu. Öğleden sonra değil, sabaha doğru ikiydi. Yani 15 saati aşkındır müşteriye hizmet veriyordu. Ne zaman kapanıyor dükkân? "Üç buçuğu bulur... Cuma ve cumartesi geceleri hep böyle" dedi.
23'üncü Uluslararası İstanbul Film Festivali başladı ya... Atlas sinemasında oynayan 'Şifre'ye (Cypher) gittik. Gece yarısı seansına! 'Cube'e de imzasını atan Vincenzo Natali yönetmiş. Bilimkurgu tarzında. Matrix ile Görevimiz Tehlike'yi çağrıştıran bir film 'Şifre'. Başroldeki Jeremy Northam'ı beğendik. Gerçekten iyi oyuncu. Film Festivali'ne getirilen yapıtlarda bir değişiklik göze çarpıyor. Eskiden avangart ve psikolojik filmler ağırlıktaydı. Diyelim ki bilimkurgu dalında 'Solaris' gibi teknolojik ilerlemenin bir fon oluşturduğu... Ama aslında insan ruhunun kıvrımlarının ele alındığı film- ler gösterilirdi. Şimdi ise, 'Şifre'de olduğu gibi, yine beynin derinlikleri ele alınıyor ancak 'psikolojik' açıdan değil 'zihin kontrolü' bağlamında... Bu da seyirci profilinin değiştiğini ortaya koyuyor herhalde. Yani entelektüel ilgi ruhun katmanlarından, teknolojinin bilincimizi nasıl etkiledi- ği sorusuna doğru kaymış durumda.
İlerlemiş saate karşın Atlas'ta epey seyirci vardı. Ancak asıl görülmesi gereken gece 02:00'de İstiklal Caddesi'nin haliydi. Gündüzleri de ancak bu kadar dolu oluyor! Yorulmuş, bıkmış, ayaklarına kara sular inmiş garsonların hizmet ettiği barlardan, müzikhollerden, kafelerden çıkanlar, bu ortama yabancı bir kişide 'agorafobik' duygular yaratacak kadar çok, yoğun ve gürültücüydü. Özellikle hafta sonları İstanbul 24 saat uyumayan bir kent haline geliyor.
|