| |
|
|
Halilzad'ın itirafı
Bundan bir yıl kadar önce, şöyle demiştim: "ABD, Irak'a demokrasi götüremez... Türkiye, Ortadoğu'ya model olamaz." Bazıları itiraz etmişti: "ABD, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Japonya'ya, Almanya'ya demokrasi götürdü. Aynı şeyi Irak'ta niye yapmasın?" (Tabii böyle nötr bir biçimde değil, 'çok bilmiş' ve 'Sen ne anlarsın' edasıyla dile getirmişlerdi fikirlerini.)
Neyse... Geldik bugüne. Bush'un Afganistan Özel Temsilcisi ve Ortadoğu danışmanı Zalmay Halilzad ne demiş? Özetle şöyle: "Ortadoğu ülkelerinde laik-demokratik bir düzeni kurmak çok zor. Ne şartları buna uygun, ne de Atatürk gibi liderleri var."
Soru şu: Nasıl olur da, Halilzad'ın itirafından çok önce, benim gibi politikayla fazla ilgisi olmayan bir gazeteci bunları yazabildi? Çok basit: Demokrasi ve laiklik daldaki meyve değil ki toplayıp yiyesin. Her iki kavramın da toplumsal ve tarihsel temelleri var. Demokrasinin kurulması için devletten az çok ba- ğımsız hareket edebilen bir burjuva sınıfının olması gerekiyor. Laikliğin yerleşmesi için de, tersine, dini liderlerin devlete kafa tutacak güçte olmaması şart. Ne var ki Ortadoğu ülkelerinde bu ortamı bulamıyoruz. Peki Türkiye nasıl başardı? O da basit: Osmanlı'da şeyhülislam padi- şahın bürokratıydı. Atatürk ve Cumhuriyet bu ilişkiyi resmileştirdi, kurumlaştırdı. Şeyhülislam oldu diyanet işleri başkanı. Öte yandan Cumhuriyet karma bir ekonomiyi tercih etti. Sosyalist ülkelerdeki gibi burjuvaziyi yok etmedi. Tersine yaşamasını, hatta serpilmesini sağladı. Böylece; kesintiye uğrasa da, ağır aksak işlese de, laik ve demokratik bir cumhuriyetimiz oldu. Peki Ortadoğu'da bu şartlar var mı? Yok! Yani durum fıkradaki gibi: Petrol zengini Arap şeyhi heves etmiş, Britanya'daki çim alanlardan istemiş. "Kolay demiş" İngiliz uzman, "Çimi ekeriz. 300 yıl boyunca da sabah, öğle, akşam sularız."
|