| |
|
|
'Pozisyon aydını'
Her duyduğumda ya da okuduğumda gülesim gelir. Çok önemli bir saptamaymış gibi dile getirilir: "Abi adamın duruşu var." "Duruşundan taviz vermez." "Duruş çok önemli tabii." Bu ve benzeri cümlelerle karşılaştığımda aklıma bir ağaç gelir. Bir kere ekilmiştir toprağa. Orada büyümüştür. Birileri o ağacın altında oturmuş ya da buluşmuştur. Artık yaşlanmıştır ağacımız. Koruma altına alınması gerekmektedir. 'Duruş' lafının toplumsal uzantılarını düşünürken karşıma 'Entelektüel Perspektif' (Alfa Yay.) adlı kitap çıktı. Alev Alatlı, Ali Yaşar Sarıbay, Mehmet Altan, Fuat Keyman, Tanıl Bora, Cemal Bali Akal, Reha Çamuroğlu, Orhan Tekelioğlu gibi 'Türkiye üzerine düşünenler'le yapılmış kapsamlı söyleşilerden oluşuyor. Konuşulanlardan Nilüfer Göle, 'pozisyon aydınları' kavramanı öne sürüyor. Kimdir pozisyon aydını? Özetle şöyle: Önce bir meseleye angaje oluyor... "Benim fikrim, çizgim, ideolojim bu" diyor... Sonra da ilelebet yerini koruyarak konuşuyor... Sanırım 'duruş' kelimesinin nereden gelip, nereye gittiği belli oldu. Pozisyon aydınları ya da duruş sahipleri değişen dünyada milim kımıldamayan ve bu hareketsizlikleriyle prim yapan tipler. Yazının başında ağaç çağrışımına boşuna değinmedim. Pozisyon aydını kendini bir ağaca benzetiyor. "Rüzgâr eser, yağmur yağar ama ben öylece dururum" diyor. Böylece 'sevgi ve alkış' topluyor. Soracaksınız: "Peki ağaçsa; ne ağacı?" Bilmiyorum, botanikçilere, olmadı odunculara sokmak gerek.
|