Sık kilo alıp vermek vücudu diyete küstürüyor
Kısa sürede işkence gibi bir mönü ile kilo verdirip, aynı hızla verdiğiniz kiloları geri almanıza sebep olan, bu sırada sizi sağlığınızdan eden diyetlere rağbet etmeyin. Üstelik hızlı kilo alıp vermeler, bir süre sonra yapılan diyetlerin etkisini de azaltıyor...
Obezite (şişmanlık) aşırı yemek yemeye bağlı ve az hareket etme sonucu gelişen bir enerji dengesizliği sorunu olunca, zayıflama reçetelerinin özünü de, vücudun enerji dengesinde açık yaratmak oluşturuyor. Bir kilogramlık bir zayıflama sağlayabilmek için, vücudun enerji dengesinde 7 bin kalorilik açık yaratmak gerekiyor. 7 bin kalorilik açık için ise, günde bin kalorilik bir azaltma gerekiyor ve bunun da bir haftaya yayılması gerekiyor. Peki bu azalmayı sağlamak ve uzmanların deyişiyle, bir zamanların ideal kilosu yerine, hedef kilonuza ulaşmak için nasıl bir strateji izlemeniz gerekiyor. Burada yapmanız gereken şey, tek gıda öneren, size hızlı kilo verdiren ama bir o kadar da hızlı kilo aldıracak şok diyetler yerine, haftada bir kilo verdiren diyetleri tercih etmeniz. Bir de, uzmanına danışmadan diyete başlamayı, aklınızdan bile geçirmeyin.
GÜNLERCE SALATA YEMEYİN Marmara Üniversitesi Sağlık Eğitim Fakültesi'nin bünyesinde görev yapan Beslenme Uzmanı Prof. Dr. Emel Alphan, haftada bir kilo vermenin kişinin sağlığını koruması açısından önemli olduğunu söylüyor. MÜ Sağlık Eğitimi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Emel Alphan, "Bir haftada daha fazla kilo vermek sağlık açısından sakıncalıdır. Çünkü çok kısıtlı ve dengesiz diyetlerle, vücudun yalnız yağları değil, kas proteinleri de erir. Kötü diyetlerden sonra oluşan halsizlik, baygınlık gibi şikâyetler genellikle bu kayıplarla ilgilidir. Ayrıca çok kısıtlı diyetlere insanlar bir süre dayanabilir. Daha sonra, verilen kilolar kısa sürede geri alınır. Buna, diyetin yo-yo etkisi diyoruz. Sürekli kilo verip alan vücut, artık bir noktada kilo veremez hale gelir. Bu tür sorunlarla karşılaşmadan sağlıklı bir şekilde kilo vermek isteniyorsa, sağlıklı bir beslenme programı çerçevesinde, alınan enerjiyi azaltıp, harcanan enerjiyi artırmak gerekir. Şişmanlığın tedavisinin en temel noktası, beslenme alışkanlığının değiştirilmesidir. Haşlama kabak ya da günlerce salata ve yoğurt yemeye, çok kısıtlı diyetler uygulamaya gerek kalmadan, her besinden gerektiği kadar ve gerektiği şekilde yiyerek zayıflamak mümkün. Arzu edilen ağırlığı korumak için de yapılması gereken, sağlıklı yeme ve pişirme yöntemlerini uygulamayı sürdürmek."
KALICI OLMASINI SAĞLAYIN Sağlıklı beslenme kurallarını benimsediğinizi, uyguladığınızı ve istediğiniz vücut ağırlığına veya beslenme uzmanınızın belirlediği ağırlığa ulaştığınızı düşünelim. Şimdi tek korkunuz, bu verdiğiniz kiloları geri almak. Kilo verdikten sonra herkes şöyle bir düşünceye kapılabilir: "İstediğim kiloya indim, dilediğim her şeyi dilediğim kadar yiyebilirim". İşte en büyük yanlışı burada yapıyorsunuz. Bulunduğunuz kiloya inebilmek için çok çaba harcadınız, büyük bir iş başardınız. Doğru olan, bu bulunduğunuz kiloda, sağlıklı olarak uzun süre kalabilmek. Eğer kilo verirken sağlıklı bir diyet uygulamışsanız, sağlıklı beslenme kurallarını zaten biliyorsunuz ve bunları uygulamayı sürdürmek sizin için hiç de zor değil. Kişinin kısa sürede kilo verme amacıyla yanlış diyetler yapabileceğini hatırlatan Prof. Dr. Emel Alphan, kadın, erkek, genç herkesi dikkatli ve bilinçli davranmaya çağırıyor. Kilo verirken, yanlış bir diyet (tek çeşit yiyecekle yapılan diyet kürleri veya karbonhidrat diyeti veya buna benzer uydurma moda diyetler) uygulayan kişilerin sağlıklı kalabilmelerini son derece şanslı olmalarına bağlayan Prof. Dr. Alphan, "Bundan sonra atacağınız en önemli ilk adım, yemek yeme ile ilgili oluşmuş olumlu davranış değişikliklerini, yaşantınıza yerleştirmek ve bunu hayatınız boyunca uygulamak olmalıdır" diyor.
AKDENİZ DİYETİ KALBİ KORUR 1952'de Amerikalı bilim adamı Keys'in gözlemlerinde ve daha sonra Akdeniz bölgesinde yapılan çalışmalarda, bu bölgede yaşayan kişilerde, kalp-damar hastalığı ve hipertansiyonun (yüksek tansiyon) az görülmesi; Akdeniz mutfağının özelliğine bağlandı. Akdeniz mutfağının özelliği; tahıl, kurubaklagil, sebze ve meyvelerden zengin, kırmızı et ve doymuş yağı az ve görünür yağ olarak oleik asitten zengin zeytinyağı içermesidir. Akdeniz diyeti, bol tüketilen sebze ve meyveler nedeniyle, C vitamini, E vitamini, karotenler, biyoflavanoidler, kükürtlü bileşikler gibi antioksidanlar açısından oldukça zengin. Yeşil yapraklı ot ve sebzeler, n-3 yağ asitlerinden, su ürünleri ise Omega-3 ve Omega-6 yağ asitlerinden zengin olduğu için, uzun ve sağlıklı yaşamanın sırrının bu beslenme biçiminde olduğu ilkesi yerleşti. Prof. Dr. Alphan'a göre, Akdeniz tipi beslenme, kan kolesterolünü yükseltici doymuş yağın az olması ve kan yağlarını yükseltmeyen zeytinyağı içermesi, kan pıhtılaşmasını önleyici Omega-3 yağ asitlerinden zengin olması, LDL (kötü huylu) kolesterolü düşürücü antioksidanlardan zengin olması nedeniyle, koroner kalp hastalığı ve kanserden koruyucu olarak kabul ediliyor.
YUNANLI ERKEKLER ŞANSLI Akdeniz bölgesinde yaşayan insanların kronik hastalıklara daha az yakalanmaları ve ortalama yaşam sürelerinin daha uzun olması, araştırmacıların ilgisini çekmiş ve yapılan bazı deneysel çalışmalarla da bu bölgenin diyetsel alışkanlıklarının buna sebep olduğu kanıtlanmıştır. Temellerini Girit, Yunanistan ve Güney İtalya halkının yemek alışkanlıkları kalıplarından alan Akdeniz diyetinin kalp krizlerini önleyebildiği ve bazı kanser tiplerinin riskini azaltabildiği, uzun yıllar süren çalışmalar sonucu ortaya çıkarıldı. İlk kez 1950-60'lı yıllarda Türkiye'nin de içinde bulunduğu yedi ülkeden 12 bin erkeğin yaşam tarzları ve beslenme alışkanlıkları ile ilgili yapılan araştırmada, Akdeniz diyeti ilgi çekmeye başladı. Bu araştırma Girit ve Yunanistan'ın bazı bölgelerinde yaşayan erkeklerde koroner kalp hastalığı görülme sıklığının oldukça düşük olduğunu gösterdi. Yunanlı erkeklerde koroner kalp hastalığına bağlı erken ölümler, Amerikalı erkeklerden yüzde 90 daha az görülüyor. Yunanlı erkekler dünyada en uzun ortalama yaşam süresine sahip erkekler olarak biliniyor. Yapılan başka çalışmalarda Akdeniz diyeti ile beslenen koroner kalp hastalarında ikinci kalp krizi görülme riskinin yüzde 70 azaldığı gösterildi. Bu beslenme alışkanlığı geleneksel olarak zeytin ekiminin yapıldığı İtalya'nın diğer bölgeleri, İspanya ve Portekiz'in bazı bölgeleri, Güney Fransa'nın bazı bölgeleri, özellikle Fas ve Tunus gibi Kuzey Afrika'nın bazı bölgeleri, Türkiye'nin bazı bölgeleri, bazı Balkan ülkeleri, Lübnan ve Suriye gibi Ortadoğu ülkelerinde de yaygındır. Akdeniz bölgesinde geleneksel olarak bol miktarda yeşil sebze ve meyve, fasulye, mercimek, bezelye gibi taneli sebzeler ve baklagillerin bütün türleri bol bol yetişiyor. Kırmızı et seyrek tüketildiği gibi, mandıra ürünlerindeki yağ oranı da çok düşük. Özellikle zeytinyağı, yemeklerin vazgeçilmez tadı olarak kullanılıyor.
RENKLİ BESLENİN Brokoli, yulaf, portakal, alabalık, somon, soya, ıspanak, yeşil veya siyah çay, domates, hindi eti, kuruyemişler, yoğurt... Bu besinleri, düzenli olarak tüketmeniz halinde, diyabet, hipertansiyon, Alzheimer ve bazı kanserlerin oluşması engellenir. Enerji dengesi sağlanarak, sağlıklı yaşam tarzı benimsenirse, seçeceğiniz bu yaşam tarzı ile formunuzu korursunuz. Antioksidanlar, hücresel hasarın önlenmesine ve kalbi korumaya yardımcı olur. Antioksidan besinleri renklerle birlikte düşünün; kırmızı, yeşil, turuncu ve sarı renkler. Bu renkteki besinlerin içerdiği karotenoidler ve syaninler, sağlığı korur, kalp hastalıkları ve kansere karşı koruyucu oldukları gibi duyusal dengenin, hafızanın ve diğer düşünsel becerilerin geliştirilmesine de yardımcı olurlar.
Koyu yeşil: Brokoli, ıspanak, maydanoz, dereotu, roka ve benzeri sebzeler kolon kanserini önlemeye yardım eder, ayrıca bu sebzeler iyi kalsiyum kaynağıdır.
Kırmızı: Kırmızı domates, kırmızı dolma biberi özellikle pişirildiğinde laykopen kaynağı olarak çok yararlıdır, prostat ve servikal kanserlere karşı koruyucudur. Salça ve ketçap da aynı özellikleri taşır.
Turuncu/sarı: Tatlı kabağı, havuç, kayısı, patates, akciğerlerin sağlığına ve deri kanserinden korunmaya yardımcı olur.
Mor/koyu kırmızı: Mor lahana, patlıcan, kırmızı ve mor erik, böğürtlen, siyah üzüm, çilek, kiraz, vişne kolesterolü düşürür, kalp hastalığına karşı koruyucudur. Bütün bunların yanı sıra; badem, ceviz, fındık, meyveler, sarmısak, havuç, kavun, ıspanak, domates, biber vb. antioksidanlardan zengin besinleri yemeye çalışın. Badem ve kuru meyve içeren kahvaltılık tahılları tüketin; yemeklerinize ve çorbalarınıza domates ilave edin; tam undan yapılmış ekmek, kırmızı dolma biberi ve ıspanak tüketin.
|