Mektup var İlhami Bekir'den
Geçen yüzyılın başında Libya'nın Trablusgarp kentinde doğmuştu. "İki büyük tesirin içindeyim" demişti 78 yıllık ömrünün 25 yılını geçirdiği Kadıköy'deki "Elif Otel"in bir odasında yaptığım konuşmada: "Biri, o zaman dört yaşındayken Trablusgarp üzerine İtalyan bombaları yağarken anamın ölmesi. İkincisi, doğduğum memleketi kurtarmak için gelen Mustafa Kemal..." Nesip bakımından da kendisini iki kişiyle kıyaslamıştı o konuşmada... Bir yabancı memlekete Müslüman olarak giden ve daha sonra Hıristiyanlığı seçen Tevfik Fikret'in oğlu Haluk ve Ahmet Haşim... Çünkü Haşim Bağdatlı bir Araptır, o ise Afrikalı bir Berberi... İkisi de İstanbul'a gelmiş ve bir daha ülkelerine dönmemişlerdir. Hafızalarının yelkenini "şiir"in rüzgarıyla dolduranlar İlhami Bekir Tez'den söz ettiğimi anlamışlardır sanırım. Hayatı gibi şiir serüveni de garipliklerle bezeli... 1926'da İstanbul'da İlköğretmen Okulu'nu bitiriyor. Bolu'da başladığı öğretmenlik hayatını 1954'te İzmir'de noktalıyor. Bundan sonraki yaşamı, tek başına otel odalarında geçecektir. İlk şiirini 1924'te "Milli Mecmua"da yayınlıyor. 1927'de Cumhuriyet döneminin ilk çocuk şiirlerini yayımlıyor. 24 Saat, Birinci Forma, Herhangi Bir Şiir Kitabıdır, Mustafa Kemal, Olduğu Gibi, Hürriyete Kaside, Birinci Seans, En Güzel Şarkı, Yetmiş Yaşın Melankolisi ve Unuttum başlığını taşıyan şiir kitapları dışında iki de romanı var: Taşlı Tarladaki Ev ile Herhangi Bir Roman Kitabıdır. Dayısını 1915'te Çanakkale savaşında şehit veriyor. Yengesi veremden ölüyor. Kardeşi Libya'ya dönüyor. Hayatta iki kızından başka kimsesi yok... Kitaplarının kaderi de hayatı misali... "Yeni Can Yeni Işık Yeni Ses" kitabı, matbaacı iflas ettiği için kayboluyor. 1927 dünya ekonomik krizini anlattığı şiir kitabı "Son Buhran", Resimli Ay Yayınları arasında çıkar çıkmaz korkusundan toplatıyor ve sayfalarını evde yemek yerken masa örtüsü olarak kullanıyor. "Unuttum" şiirinin son dörtlüğündeki gibi bir mart sonu, bademler çiçeğe dururken hayata elveda dedi. Hayatı ve yazdıkları yalnızlığın mahkumiyetinde kalmıştı ama, cenazesi müthiş bir kalabalıkla kaldırıldı. Zincirlikuyu'da bedeni toprağa kavuşurken genç şair Hüseyin Haydar, bir demet badem çiçeğini yüreğinin üzerine bırakırken şu şiirin okumuştu: "İstemem toprağa gömüldüğümü / Yakın beni ve savurun külümü / Baharda badem ağaçlarının üstüne / Ben yine döneceğim yeryüzüne" Tarih 29 Mart 1984 idi... Cemal Süreya'nın taktığı adla "Afrika Aslanı" İlhami Bekir'in bugün 20. ölüm yılı... Hatırasını saygıyla yad ediyorum.
|