Akçaabat köftesi...
Hep Karadeniz ile geç tanıştığıma yanarım... Böylesine farklı bir coğrafya ve böylesine farklı bir doğa-insan ilişkisine başka yerde rastlamak zordur... Yerel seçimler için nabız yoklamak amacıyla gittiğim Trabzon beni yeniden mutlu bir şaşkınlığa sürükledi. Her seferinde olduğu gibi sanki ilk kez karşılaşıyormuşuz gibi alıcı bir gözle baktım buraya.
*** Yaşadığımız topraklar her dönem insanlığın ilgisini çekmiş... Her noktada yoğun bir yaşanmışlık ve bundan kaynaklanan derin bir birikim var... Trabzon deyince, aklı evvellerin tehlike olarak ileri sürdükleri Trabzon İmparatorluğu yani Pontus Devleti gelir akla. Pontus, Bizans İmparatorluğu'nun 1204'te IV. Haçlı Seferi'yle gelen Latinlerin eline geçmesi üzerine İmparator I. Andronikos Komnenos'un İstanbul'dan kaçan torunları Aleksios ve David tarafından, Gürcü Kraliçesi Tamara'nın da desteğiyle kurulmuş. Osmanlıların 1461'de bölgeyi ele geçirmeleriyle de sona ermiş... Halbuki, Trabzon'un tarihi Pontus'dan da çok önceye gitmekte... Bulgular, Milattan Önce 5500'de yörede insanların yaşadığını gösteriyor. İlkçağda Khalyblerin yaşadığı bu coğrafyada, Pontus'a kadar kimler yaşamamış ki? Miletoslular, Persler.
*** Böyle bir hazineye rağmen Trabzon uluslararası bir turizm merkezi olmaktan uzak... Kent, Türkiye'nin dünyaya açılan yüzü olma fırsatını, limanını dışa kapamakla kaybetmiş Kabotaj, iç sularımızda bize egemenlik vermiş ama Trabzon'u da uluslararası bir kent olmaktan uzaklaştırmış... Ne var ki, liman canlanınca kent de canlanmakta... Yakın dönemlerde, İran-Irak Savaşı ve Sovyetlerin dağılması, limanı dolayısıyla da kenti müthiş canlandırmış... Ama arkası gelmemiş... Bugün kent, tütün, fındık ve çaydan ibaret olan tarımla devlet memurluğuyla ve buradan güç alan esnaflıkla yaşamını sürdürmekte... Devasa Karadeniz Teknik Üniversitesi ise biraz da siyasal iklim nedeniyle, oynaması gereken rolü oynayamaz görünüyor... Devlete lehimlenmiş bir ekonomi, devlet güç kaybedince zaafa uğruyor... O zaman geriye Trabzonspor takımı kalıyor. Ligde iddiası artınca, kente gelip gidenler ekonomik yaşamı da hızlandırıyor...
*** Trabzon'un yeniden dirilmesi ancak dışa açılması ile mümkün... Limanını dünya limanı yapması ve eski tarihini de insanlığın bir parçası olarak üstlenmesi, buranın sorunlarını çözebilecek en etkili yöntem... Trabzon'un sorunlarına rağmen halihazırda büyük lezzet keyifleri de var tabii... Örneğin, Akçaabat Köftesi... Empati Grubu'ndan, Trabzon Barosu yönetim kurulu üyesi Osman Çıtlak, DYP'de siyaset yapan ve Empati Grubu'na lojistik destek sağlayan Yaşar Yurtseven, DYP'nin Trabzon'daki etkin ismi eski bakan Eyüp Aşık'ı da alarak beni yemeğe götürmek isteyince, kentten yedi sekiz kilometre uzaktaki Akçaabat Köftecisine gitmek için tutturdum... Cemil Usta bize olağanüstü bir ziyafet çekti... Akçaabat Köftesi'nin, ağır yağların da desteğiyle bir hazza dönüştüğünü gördüm... Tatlılar da o lezzetle yarışır nitelikteydi... Üstelik o haz orada kalmasın diye, Cemil Usta Köfte ve tatlı paketleri hazırladı... Doğrusu çok da itiraz etmedim...
*** Cemil Usta'nın köfteleri de dahil, yörenin yemekleri tarihsel derinliği arkalarına alıp geliyorlar gibi... Mesele o lezzet ile o tarihsel derinliği birlikte tatmak... O zaman burası, olağanüstü coğrafyası, derin insanlık birikimi, farklı damak tadıyla uluslararası bir keyif noktası olup çıkacak... Çöp derdinden muzdarip, ışığı zedelenmiş bir kent olmaktan kurtulacak... Hakettiği evrensel parlaklığa ulaşacak.
|