|
|
Çevre felaketlerini algılamak
Genel olarak "Yeşiller" diye nitelendirilen çevre savaşçıları dünyadaki çevresel olumsuzluklara, yaklaşmakta olan bazı doğal felaketlere dikkat çekmeye çalışıyorlarsa da hükümetler ve toplumu oluşturan bireyler, bu uyarılara kulak asmıyorlar. Bireyler, çoğunlukla yaşama günlük perspektiften öteye bakmadığı için, dünya ekonomik döngüsünde hatırı sayılır yerlere sahip olan uluslararası sanayi kuruluşlarının yöneticileri de bu gözüken tehlikedeki kendi sorumluluklarını kavramak işlerine gelmediği için bu konuyu dikkate almıyorlar. Son yıllarda, sivil toplum kuruluşlarının uluslararası bir dayanışma ile sürdürmeye çalıştıkları çevresel savaşımlar bu aymazlıklar içinde gönül rahatlatan biricik oluşumlar... Bulgulara göre ozon tabakasının incelmesi, dünyada karbondioksit miktarının artması, bu durumu oluşturan enerji kaynaklarının sahiplerince önlenemezmiş gibi gösterilen var oluş koşulları sonucunda, Batı medeniyetinin yerleşim alanları olan Avrupa ve Amerika'nın pek çok kısmının buzul çağına girebilme olasılığı söz konusu. Bu durumun da medeniyetin sonu anlamına geleceği söyleniyor. Bilimsel araştırmacılar, söz konusu felaketlerin gerçekleşmesini çok uzak olmayan bir olasılık olarak değerlendiriyorlar. Burada en önemli şeylerden biri genel olarak insanların bu felaketlerin çok ileride olacaklarını sanmalarından doğan yanılgı. Bu yanılgıdan daha ürkütücü olanı da ne yapılması gerektiği konusunda veya kendine düşen görev konusunda bir bilgiye sahip olmamaları... Bu durumda çoğunlukla başvurulan bir davranış biçimi olarak, bir problemin en kestirme çözümünün, o problemi görmezlikten gelme tavrı giriyor devreye. Sonunda insanlar en acil ve en büyük tehlike karşısında, bu tehlikeyi görmeme, yani algılamama yolunu seçiyorlar. Tehlikeyi gerçekten kavrayan dünya nüfusuna oranla az sayıda insanın bilinçli çevre savaşımlarının dünyayı bu doğasal felaketlerden kurtarıp kurtaramayacağı bilinmiyor. Uluslararası çevre anlaşmalarında alınan kararları bu felaketlerin oluşumunda en büyük sorumluluğu taşıyan ABD gibi ülkelerin belli güçlere boyun eğerek reddetmeleri, yani imzalarını koymaktan kaçınmaları, insanlığa karşı işledikleri en büyük suçu oluşturuyor. Yine de birey olarak herkesin, bu felakete kendi katkısını düşünerek, kendine düşeni yapma bilincine erişmesi ve bu kafalardan doğacak uluslararası bir kamuoyunun oluşmasına yardımcı olması gerekir. Sevgi ÖZKAN (YÖRET katılımcısı) İSTANBUL
|