Türkiye uçuyor...
Küreselleşen dünyada gelişen teknolojinin "fobi"lerinden olacak, kimileri her ne kadar "hobi" niyetine algılasa da, "yüksek"ten bakmak pek hoşuma gitmiyor. Korku demeyeyim ama, yüksekte olmak yürek tellerimi titretiyor. Mesela bir "gökdelen"in o görkemli restoranında yemek yemeyi pek içim almıyor. Bunun gibi, çok sevdiğim halde eski bir pilot olan Antoine De Saint-Exupery'nin "Savaş Pilotu", "Gece Uçuşu" gibi havada geçen romanlarını da içim ürpererek okumuşumdur. Fakat yerin altında olmak da yürek tellerimde aynı şiddette bir hava akımına neden oluyor. Mecbur kalmadıkça mesela metroyu kullanmıyorum. Düzayak bir dünyayı seviyorum galiba... Yani ne başım öyle fazlaca gökyüzünün tavanına değecek, ne ayaklarım derininden yeri altının adımlarını sayacak... Bunun içindir ki, uçağa binerken de gözlerimin ışığını pencerelere yansıyan "yeryüzü"nün cazibesinden ayıramasam da her zaman "koridor"da bir koltuğu tercih ediyorum. 22 Şubat pazar günü Onur Air'in Gaziantep'e yaptığı "ilk uçuş"ta da "koridor"da oturmayı yeğledim. ooo Bu "ilk uçuş"ta Onur Air'in özel havacılık sektöründe önemli bir yeri olduğunu düşünüyorum, kaptan pilotlarımız Mahir Toperi ve Erman Bolatlı ile Türkiye semalarında seyrederken... Onur Air, ilk uçuşunu 9 Aralık 2003'te Kayseri'ye yapmış, ardından da Diyarbakır, Erzurum, Trabzon, Samsun, Adana, İzmir ve Antalya'ya... Gaziantep 9. uçuş noktası... Ve Gaziantep-Fenerbahçe maçına giden FB taraftarlarıyla Oğuzeli havaalanına iniyoruz. Gaziantep toprağına ayak basmadan hava limanında verilen kokteylde Onur Air Genel Koordinatörü Şahabettin Bollukçu, "Uç Türkiye Uç" kampanyasını başlattıklarını ve hava yolunu Türk insanının ciddi yolculuk alternatifi haline getireceklerini belirtiyor. Daha sonra da konuşacağımız Şahabettin Bollukçu'nun Türk özel havacılık sektörü ve dolayısıyla Türk turizmi üzerine ilginç gözlemleri var. İlk hedef, insanları bir noktadan diğerine en kısa sürede ve en uygun fiyatlarla taşımak... Bu yüzden karayolu taşımacığında otobüslerin 24 saat, yani bir gün içinde gidebildiği kentler hedef alınmış... Bu nedenle mesela İstanbul-Ankara uçuşu yok, çünkü insanlar hem trenle, hem otobüslerle bu mesafeyi uçaktan daha kolay ve rahat kat edebiliyor. Bu nedenle de uçak şirketlerinin karayolu taşımacılığı yapan firmalarla bir sorunu yok. Bir başka nokta, özellikle Antalya yöresi otel kapasitesi ile büyük bir turizm potansiyeline sahip... Peki, bu oteller bulduğu müşteriyi nasıl taşıyacak? Almanya'dan, İngiltere'den bir tur operatörünün 10 günlük bir tatil alan müşterisini trenle ya da otobüsle Antalya'ya getirmesi mümkün mü? Bunun en az beş günü yolda geçerse hangi turist Ege ya da Akdeniz bölgesinde bir tatili tercih edebilecektir? Hava yolunun özel sektöre açılmasında Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın da büyük katkısı olduğunu vurguluyor Bollukçu. Vergi indirimi yanında uçuş serbestliğinin sağlanması konusunda da Bakan'ın büyük yardımları olmuş... Türkiye içindeki bütün uçuşlar 79 milyon... Fiyatların ucuzluğunu da Bollukçu, "Kaliteden ödün olmaz" diye açıklıyor. Bunun için de ekonomik bazı önlemler almışlar. Mesela koltuk sayısı daha fazla, bunu yanında ikramlar daha az ve sınırlı, ama isteyene ücretini ödedikten sonra yemek de var, içki de... ooo Onur Air Genel Koordinatörü Şahabettin Bollukçu'nun bir sözünü daha not ediyorum: "Havacılığın tarihi kanla yazılmıştır." Bu yüzden de hava yolu taşımacılığı önce insana önem vermek zorundadır. Katılıyorum ve ben de kişisel tarihime bir not düşüyorum: Onur Air, 22 Şubat 2004 Pazar günü Gaziantep'e ilk seferini gerçekleştirdi ve ilk yolcularından biri de Refik Durbaş idi.
|