|
|
|
|
|
|
Irak politikasının geleceği
Irak'ın geçici anayasasının bu ayın sonuna kadar hazırlanması gerekiyor. Son zamanlarda giderek kızışan gelişmeler, şiddetin Irak'ın kuzeyine de sıçraması, Kürtler'i hedef alması bu bağlamda değerlendirilmeli. Irak'ın geleceği üzerindeki mücadele yalnızca bu ülkede yaşayan toplumları değil çevre ülkeleri ve Irak savaşını başlatanları da etkilediğinden denklem epey karışık. Bir yandan belirsizlikleri atarken diğer yandan da siyasi aktörlerin niyetleri ve istekleri netleşiyor. Daha önceleri üzerinde durulmayan ihtimallerin, derinleştirilmemiş perspektiflerin üzerinde düşünce üretmek bu nedenle gerekiyor. ABD'yi ziyareti sırasında Başbakan Erdoğan'ın bazı güvenceler aldığı biliniyor. Amerikan dış politikası Irak'ta bugün varılmış olan noktada ülkenin toprak bütünlüğünü feda etmeyeceğini vurguluyor. Amerikalılar da parçalanmış bir Irak'ın 1990'lardaki Balkanlar'a rahmet okutacak bir istikrarsızlığı tüm Ortadoğu'ya taşıyacağının farkında. Bu nedenle de ABD bugüne dek ödüllendirdiği Kürtler'in tüm dengeleri altüst edebilecek taleplerini dizginlemeye çalışıyor. Dini kriterler belirleyici Anlaşıldığı kadarıyla Ankara'nın Türkmenler'in geleceğiyle ilgili kaygıları da Washington'da eskiye göre daha çok dinleniyor. Amerikan politikalarında Türkiye'nin öneminin farklı esaslara dayanarak yeniden artması bunda rol oynuyor. Bu durumda Türkiye'nin kendisine güvenerek ve geniş bir perspektifle siyaset oluşturması bekleniyor. Irak'taki gidişat, yeni rejimde dini kriterlerin siyaset üzerindeki etkisini belirleyici olacağını gösteriyor. Kurulacak yeni cumhuriyetin dinci siyasi yapılanmasında ne ölçüde radikal olacağı Irak içindeki güçler dengesiyle belirlenecek. Dinci faktörü yüksek bir Şii yönetimin, güney komşusunda iktidara gelmesinden Türkiye mutluluk duymayacaktır. Bu durumda Türkiye açısından Irak'ın mümkün olduğunca ademi merkeziyetçi bir yapıya sahip olması tercih edilmelidir. Bu da federal bir yapı demektir. Petrol gelirlerinin merkezi idarede toplanması, bu türden yapılanma içinde mümkündür. Türkiye'nin çıkarı nerede? Federal yapı içinde süngüsü düşmüş Sünni-laik elitlerin ve siyaseten Türkiye'ye ters düşmeyen ilkeleri benimsemiş Türkler'in ağırlığı olacaktır. Bu ağırlığın önemi ölçüsünde de Irak tamamen teokratik bir yapıya bölünemeyecektir. Erbil'deki intihar saldırıları anlaşıldığı kadarıyla İslamcı Arap unsurlar tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu eylemlerde hem dinci, hem de Arap milliyetçisi siyasetin izlerini görmek mümkün. Asıl amaçları olan bağımsızlığı elde edememiş Kürtler, geçmişteki acı ve kanlı deneyimleri nedeniyle yeni Irak'ta kendilerini Arap unsura karşı korumak isteyeceklerdir. Bu durumda Kürtler'in çıkarı Türkiye'yle iyi geçinmekten, Türkiye'nin çıkarı ise Kürtler'in yeni Irak'ta huzur içinde ve refahlarını arttırarak yaşamalarından geçer. Buna yönelik olarak Kürtler'in Kerkük özelinde adımlar atmaları, Türkmenler'in haklarına saygılı olmaları, etnik temizlikten vazgeçmeleri gerekecektir. Türkiye'nin de Iraklı Kürtler'i meşru siyasi muhatap olarak kabul etmesi gerekecektir. Böylesi bir zemin oluşması, tarafların dillerini ve tavırlarını değiştirmelerini gerektirir. Ancak bu gerçekleşirse de Türkiye'nin ağırlığını kullanarak yeni federatif Irak'ın şekillenmesinde kendisi açısından hayati çıkarlarını savunabilmesi mümkün olacaktır.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|