|
|
|
|
|
|
Zamana karşı yarış
Salı günü, henüz kimlikleri belirlenmeyen, kana susamış caniler Şiiler'in en kutsal şehrinde en kutsal günlerinde bir katliam yaptılar. Çoluk çocuk, kadın erkek, Arap Acem 180 kişi hayatını kaybetti. Dün bu sayfada da vurgulandığı gibi bu hain ve vahşi saldırı Irak'taki yönetim konseyinin geçici bir anayasa üzerinde mutabık kalmasından bir gün sonra gerçekleşti. Irak'ta bu eylemlerden sonra bir iç savaş olasılığının giderek güçlendiği görülüyor. Tarafların siyasi çıkarları açısından baktığınızda bu mantığın neden geçerli olduğu ortada. İktidarı kaybetmiş Sünni elit gelecekte Şii hegemonyası altına girmek istemeyeceği için Şiileri de kanlı bir hesaplaşmaya çekerek son bir iktidar denemesi yapmak istiyor. Böylesi bir gelişmenin bir sonucu ise Irak'ın komşularının çok korktukları bölünmenin meydana gelmesidir. Dolayısıyla Türkiye giderek bu ihtimal üzerinde de düşünmeli ve alternatif siyaset üretmeye de başlamalıdır. Şiiler, oyuna gelmedi Aslında geçici anayasa ve yaşanan kıyımlar Amerikan işgalinin başından beri ülkeye hakim olan zamana karşı yarış durumunun sürdüğünü gösteriyor. Düzenin kurulması yönünde ne kadar çok adım atılırsa kaosu ve iç savaş koşullarını hakim kılmak isteyenler de bir eyleme başvuruyorlar. Bir yandan ABD'nin düzen kuramadığını, kuramayacağını göstermek isterken diğer yandan da cemaatler arasında nifak yaratmaya çabalıyorlar. Gayet akıllı ve soğukkanlı hareket eden Şii dini liderliği şimdilik bu zokayı yutmadı. Irak'ta olup bitenleri anlamaya çalışırken son zamanlarda tüm gazetelerde sütunlarca yazıya neden olan Büyük Ortadoğu Projesi veya tasarımı tartışmalarına da atıfta bulunmak gerekli olabilir. Kerbela'da yaşanan son olay Irak'taki ve Ortadoğu'daki gelişmeleri yalnızca dinsel perspektiften anlamaya çalışmanın eksikliğini ve yanlışlığını bir kez daha gösterdi. Ortada ayrışmamış bir Müslümanlığa yönelik bastırma harekatı yok. Kaldı ki Ortadoğu'daki Müslümanlar'ın kurdukları düzen kendi içinde ayrımcı, baskıcı ve azınlığı ezen nitelikler taşıyor. Unutmamak gerekir ki Ortadoğu'nun da kendine göre bir devletlerarası alt sistemi ve bu sistemi tanımlayan iktidar kodları vardı. Araplar arasındaki hegemonya mücadeleleri 1950'lerden itibaren bölgede büyük çalkantıların yaşanmasının da en önemli nedenlerindendi. Amerikan savaşı ve işgaliyle birlikte bu alt sistemin hiyerarşisi bir ölçüde bozuldu. İşgalin yarattığı dalgalanmalar er ya da geç bölgedeki diğer ülkeleri ve bunların rejimlerini de etkileyecek. Grossman da bunu işleyecek Belki de hepsinden fazla vurgulanması gereken ise Amerikan savaşının bölgedeki, özellikle de Arap devletler sistemi içindeki mutlak Sünni hakimiyetinin sonunu getirmiş olması. Arap sisteminin en önemli devletlerinden birinde iktidara gelecek Şiilerin bundan böyle azınlık nüfusu oluşturdukları diğer Arap ülkelerinde parya muamelesi görmeleri söz konusu olamayacaktır. Dolayısıyla meselenin siyasileşmeye çok açık bir mezhepsel boyutu da var. Geçici anayasa Irak'ı oluşturan farklı grupları bir çatı altında tutmanın yollarını arayan, ademi merkeziyeçi ve dinci bir rejime yol açmayacak şekilde tasarlanmıştı. Ancak bu anayasada öngörülen türden bir düzenin kurulabilmesi kolay değil. Dün Los Angeles Times gazetesinde Henry Kissinger'in yazdığı gibi, Irak ile ilgili yeni düzenlemelerde "Şiiler çoğulculuğun sınırlarına, Kürtler federalizmin sınırlarına Sünniler ise uzlaşmanın sınırlarına tehdit oluşturuyorlar". Mark Grossman'ın Büyük Ortadoğu'yu konuşmak üzere Türkiye'ye geldiği gün müzakerelerde herhalde bu temalar işlenecektir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|