| |
Güney'de seçim
Siyasi partiler ve seçim yasalarında acilen reform yapılıp partilerin ve adayların gelirleri, aldıkları bağışlar ile giderlerinde şeffaflık sağlanamazsa, iş çığırından çıkacak. 28 Mart seçimleri öncesi "havayı koklamak" için gittiğimiz Adana ve Mersin'de -duyduklarımızı bir yana bırakıyoruz- gördüklerimiz bizi bu uyarıyı yapmaya zorladı. Tablo şöyle: Büyükşehir belediye başkanlarının maaşı, ödeneklerle, harcırahlarla birlikte taş çatlasın 5 milyar lira. Yılda yapar 60 milyar lira. Maaşını hiç harcamasa 5 yıllık dönemin toplamı 300 milyar lira ediyor. Haydi, buna yılda yüzde 10-15 zam yapın (aslında enflasyon artık tek hanelilere ineceğine göre bu oranlar bile mümkün değil), 5 yılın sonunda 400 milyar lira civarında bir rakama ulaşılıyor. Bu gelire karşılık, hiç kazanma şansı olmayan adayın kampanya gideri 250 milyar liradan başlıyor. Ortalarda yer alacak adayın 500 milyar lirayı gözden çıkarması gerekiyor. Başa oynayanın bütçesi 1 trilyon liradan başlıyor, kimbilir nerelere kadar gidiyor. Adını vermeyelim; iddialı bir adaydan kulağımızla duyduk; "Seçim harcamalarım için 2.5 trilyon liralık sponsorluk teklifi geldi. Şiddetle reddettim, masraflarımı cebimden karşılayacağım..." Seçim dönemindeki harcamalar 5 yıllık maaş toplamının en az iki katı olunca, vatandaşın içine ister istemez kurt düşüyor. Güney'in iki büyük kentinde de halktan kiminle konuşsak, aynı sözleri duyduk: "İnsan hiç harcadığının yarısını bile almayacağı işe soyunur mu? Bunların hesapları başka..." Açıkçası; vatandaşın gözünde tüm adaylar, tüm siyasiler kirli. Daha da tuhafı, adayların da bu yargıyı paylaşmaları. Örneğin Adana'da dört iddialı aday var. Görüşmelerimizde hepsi de kendisi dışındakilerin "şaibeli" olduğunu ima etti.
Aytaç'ın kerameti Bu gözlemden sonra izlenimlerimizi aktarmaya Adana'dan başlayalım. Dediğimiz gibi, Adana'da 4 adayın, ama az ama çok şansı var: AK Parti'den Aytaç Durak, CHP'den Bülent Özülkü, Anayol'dan (DYP-ANAP'ın ortak adayı) Ümit Özgüneş ve SHP'den Sedat Doğan. Adaylardan üçü birer yerel televizyon kanalını kapatmış, yani satın almış, rakipleri için akıl almaz iddialarda bulunuyor. Adanalılar ise "Bilmediğimiz şeyler değil" diyerek omuz silkmekle yetiniyor. Böylesine bir bilgi kirlenmesine gömülmüş kentte, adaylarla görüşmeye Durak'la başladık. ANAP ve DYP'den 3 dönem, yani 15 yıl büyükşehir belediye başkanlığı yapan Durak bu kez de ibretlik bir süreç geçirdi. 200 bin kişiye anket formu dağıtıp "Hangi partiden aday olmamı istersiniz" diye sordu. Dediğine göre, 122 bin Adanalı bu anketi cevapladı. Bu arada Durak "çeşitli" temaslarda bulundu ve sonunda AK Parti'nin kapısını çaldı. İşte Başbakan Erdoğan'la aralarında geçen konuşma: Erdoğan- Adaylıktan usanmadın mı? Durak- Usandım ama ben fonksiyonel biriyim. Erdoğan- Seni aday göstermezsek ne yapacaksın? Durak- Beni yine başkan olurum. Halkın çoğunluğu arkamdaysa, istediğim partiden adaylığımı koyarım. Durak, Erdoğan'a halkın arkasında olduğunu söyledi ama adaylığı açıklanınca AK Parti'de kıyamet koptu. Örgütün kurucu üyelerinden Mahmut Tezcan, "sabıkalı" olduğu iddiasıyla adaylığının iptali için İl Seçim Kurulu'na başvurdu (dün reddedildi). Partililer geçen pazar yapılan mitingte Erdoğan'ın önünde ellerinde kırmızı kartlarla Durak'ı yuhaladı. Korkudan diğer adaylar otobüsün üstüne çıkamadı. Söz yine Durak'ın: "Başbakan kulağıma eğilip 'Moralini bozma' dedi. Ben de gülerek 'Asıl siz moralinizi bozmayın' cevabını verdim." Adana izlenimlerine yarın devam edeceğiz...
|