|
|
|
|
|
Afrodit'in ülkesinde yeni dönem
|
|
Sadece kültür ve sanatın değil, güzellerin de adası olarak bilinen Kıbrıs, aynı zamanda mitolojinin güzellik kraliçesi Afrodit'in ülkesidir
Afrodit aşkın ve güzelliğin timsaliydi. Bu mitolojik kahraman birçok sanatçıya da ilham vermişti
1570'de Osmanlı Devleti'nin eline geçen Kıbrıs, II. Sultan Selim'den önce değişik medeniyetlerin gözdesiydi. Afrodit'in de ülkesi... Afrodit, Kıbrıs'ın güney batısındaki Baf şehrinde yaşamış ve mitolojiye göre güzellik kraliçesi olarak tanımlanmıştır. M. Ö. 1320'de Etiler, ardından Fenikeliler, Asurlular'ın hakimiyeti altına giren Kıbrıs, M. Ö. 669'dan M. Ö. 100'e kadar Mısırlılar, Persler, İskender İmparatorluğu, Helenizm Krallığı ve Romalılar'la tanışmıştı. Bu tarihe kadar Mısırlılar'ın 4 kez işgal ettiği Kıbrıs, milattan sonraki dönemde Bizanslılar (M. S. 395), Memluklar ve Venedikliler'in (1498) egemenliği altında yaşamışlar, 1570'te başlayan Osmanlı akınları 9 Eylül 1571'de Lefkoşa'nın zaptı ile son bulmuş ve Türkler'in devri başlamıştı. Osmanlı'nın 307 yıl devam eden adil ve istikrarlı yönetiminde ada gelişmiş ve bilindiği gibi İngilizler kira karşılığı aldıkları toprakları iade etmemişti. 1878'de Osmanlı İmparatorluğu kuzey sınırlarından da çatırdamaya başlayınca, İngiliz hükümeti Osmanlılar'a, Ruslar'a karşı yardım teklifinde bulunarak Kıbrıs'ta üslenme müsaadesi kopardı. Varılan anlaşma neticesinde İngiltere, ilerde Ruslar'la Türkiye arasında çıkabilecek bir harpte bize yardım etmek için adada mühim miktarda ordu üslendirecek, bu müddet içinde idari sorumluluğu da yüklenecekti. Buna karşılık Osmanlılar'a da bir kira ödeyecekti. İngiltere böylece Kıbrıs'a ayak attıktan sonra adanın Rumca konuşan halkı hemen hemen derhal "Enosis" çabasına kapılıverdi. Açılan Yunan okullarında ders vermek ve Rumlar'a Yunan kültürü aşılamak için, Yunanistan'dan öğretmen ve daha çok sayıda misyoner getirilmesine müsaade edildi. I. Dünya Savaşı, Türkiye'yi Almanlar'ın yanında ve İngilizler'e karşı bulunca Kıbrıs'ın bizimle olan son bağı da kopartılıverdi. İngilizler o tarihten sonra kira da vermeyerek adayı imparatorluklarına ilhak ettiler. Bu tek taraflı ilhak, 1923 Lozan Muahedesi ile anlaşmaya bağlanarak, Kıbrıs resmen İngiltere'ye terk edildi.
ANADOLU'YA GÖÇ Türkler'e karşı girişilen baskı hareketleri 1914'ten sonra daha artmış, harp yılları içinde Türk cemaatinin birçok ileri gelen işadamları, Türkiye'ye gizlice yardım etme suçu ile yakalanarak zindanlara atılmış, bunlardan açılan sahaları Rumlar'ın doldurmasına göz yumulmuştu. Bu sebeple Kıbrıs'tan Türkiye'ye başlayan Türk göçü, Lozan Muahedesi'nden sonra daha da artmış, neticede adanın nüfus dengesi kısa bir süre sonra Türkler aleyhine bozulmuştu. Türkler, Rumlar, Maroniler, Süryaniler az sayıda İngiliz ve Ermeniler'in oluşturduğu Kıbrıs toplumunda 1960'tan itibaren sürekli göç yaşanmıştı. Ada Türkleri, baskılar yüzünden Kıbrıs'ı terk ederek, Anadolu'ya ve diğer yerlere göç edeceklerdi. Annan Planı'na gelene kadar çeşitli dönemler yaşayan Kıbrıs, Zürih (13 Şubat 1959) ve Londra (19 Şubat 1959) anlaşmaları yaşamış ve 16 Ağustos 1960'da resmen Cumhuriyet'in ilanı ile ilk cumhuriyetle tanışmıştı. Bugün olduğu gibi aradaki Türk ve Rum cemaatleri Türkiye, İngiltere ve Yunanistan'ın garantörlüğü altında taahhüt ve sorumluluklar yüklenmişti. Zürih ve Londra anlaşmaları Kıbrıs Türk Cemaati'ne yeni haklar tanıyordu. Anlaşmanın birinci maddesine göre cumhurbaşkanı Rum, yardımcısı Türk olacaktı. Temsilciler Meclisi 15 milletvekili Türk olmak üzere 50 kişiden oluşacaktı. 10 kişilik Bakanlar Kurulu'nda 3 bakanlık Türkler'e verilmişti. Kıbrıs Türkleri'nin orduya yüzde kırk, yerel idareye yüzde otuz nispetinde katılması kabul ediliyor ve Türk hakimlerin yargılama hakkı onaylanıyordu. Lefkoşa, Magosa, Limasol ve Baf'da ayrı Türk belediyeleri kuruluyor, Türkçe'nin resmi dil olarak kabulü kararlaştırılıyordu. Bunun dışında Kıbrıs'ta Yunanistan'ın 950, Türkiye'nin 650 kişilik bir birlik bulundurması da anlaşmada yer almıştı.
NOT: DOLANDIRICILARA DİKKAT Bir süreden beri gazeteci ve yazarların adlarını kullanarak kişi ve kurumlardan menfaat elde eden bir dolandırıcılık şebekesi faaliyet göstermektedir. Adımı kullanarak özel ve kamu kurumlarına, iş ve spor dünyasının mümtaz kişilerine ve kulüplerine çeşitli vesileler ile yanaşan ve bağış yolu ile kitap satışı ve röportaj öneren bu çeteyi bir kere daha dikkatinize sunuyorum. Kitaplarım sadece kitapçılarda belirlenen fiyat üzerinden satılır. Bir başka yazarın kitabının satışına aracı olmam veya kendi kitaplarımın satışını pazarlama usulü ile yapmam, haysiyet yazarlık ilkelerimle bağdaşmaz. Bugüne kadar hiç cep telefonu kullanmadığımı, hayatını yazı yazarak kazanan bir yazar olarak, bu tip dolandırıcılara karşı kanuni haklarımı kullanacağımı belirtir, değerli okurlarımın dikkatine bir kere daha sunarım.
|
|
|
|
|
|
|
|
|