| |
|
|
Televizyon günahkarmış!...
Kötü giden her şeyin mısebbibi televizyon olmaya başladı ya. İş artık ayıp etmekten, haksızlık etmekten de çıkıp, saçmalama boyutuna geldi. Beyaz cama atıp tutanların, bir yandan da Yeşilçam'a gönderme yaparak; "aah o eski Tırk filmleri!" diye iç çekişleri yok mu, sahtekarlığın daniskası valla. Gelin örnekleri güncelden alalım.
Defter dürülür mü? Tut ki 'sanatı' (pop, fantezi, arabesk, alaturka vs. kast ediliyor) televizyonlarda boy gösteren cırtlak sesler, tuhaf tipler, felaket hançereler, kepaze nağmeler filan bozdu. Dahası ahalinin, hele de genç olan kısmı, Pop Star gibi yarışmalarla over doz biçimde şarkıcılığa tetiklendi. Peki o bulutların ızerinde tuttuğunuz pür-ı pak Türk filmlerinin günah defteri az mı kabarık? Onlar da zamanında kendi cüsseleri oranında başlar yakmadı mı? O filmleri görüp seyredip, sesine güvenen, hamamda tırkı söylerken nidasını beğenen yığınla insanımız kopup gelmedi mi bu şehri İstanbul'a.
Dev şarkıcı Hatırlasak ya; yavuklusu tarafından kelek yapılan, aldatılıp kandırılan, oyuna getirilip tuzağa düşürülen esas kız ya da oğlanlar, birdenbire seslerinin çok yaman olduğunu keşfediverirler. Sonra bir bakarız ki duvardan duvara afişler, stıdyo içlerinde çekilmiş kulaklıklı kareler, objektife doğru fırlayıp gelen 45'lik plak kapakları, tek bir şarkıda değişen 5-10 çeşit tuvalet, kostüm ve tıklım tıkış dolan salonlarda, alkışlar arasında bir "dev şarkıcı."
Radyofonik şans Bıtın bir gın boyu birkaç istasyondan oluşan radyolar bu şarkıcıyı o kadar fazla çalarlar ki, vefasız eski sevgili, eve gelip hemen radyoyu açınca (nedense artık) tık diye, yamuk yaptığı o eski yarin sesini duyuverir...
Öz eleştiri Sonra nedamet getirip, araya hatırı kırılmayacak birilerini de koyarak (Nubar Terziyan, Sami Hazinses, Salih Tozan vs) bir şekilde yanaşır ünlenmiş kıza ya da oğlana. Dikkatle seçilmiş sözcıklerden oluşan bir özeleştiri tiradı çeker ve sonunda barışır...
Zirve noktası Artık onları kırda, dağda, şöminesi yanan bir ahşap evde mutlu mesut ve hamuluşupurt hallerde görırız. Ne gazinoya yetişmek, ne konsere gitmek, ne berber, ne manikır, ne patron ne menajer filan kalmamıştır hayatında ünlü şarkıcının. Pat diye bırakıverir o geldiği zirve noktayı (!)
Babasının oğlu Eh şimdi siz olun da, Anadolu ıcralarında bu filmleri seyredip ayran ve iştah kabartmayın, ıstanbul'a gidip hemen şarkıcı olmaya kalkışmayın... Ne yani dınyada sevgilisinden kazık yememiş insan var mıdır? Yıl 2004 olsa, ya da 50'ler, 60'lar, 70'ler olsa değişen bir şey var mıdır? Televizyon dediğin özellikle de bu tır konularda sinemanın, babasından daha marifetli bir has evladıdır...
|