| |
Tatsız gerçek
Ankara'nın dün yine Kıbrıs görüşmelerindeki gelişmelere kilitlendiği saatlerde, İkinci Ağır Ceza Mahkemesi'nde 4 yabancı temsilci buluştu. Kimler mi? AB'nin Türkiye Büyükelçiliği, AB Dönem Başkanı olan İrlanda'nın Ankara Büyükelçiliği, kaderimizin belirleneceği gelecek dönem AB Başkanlığı'nı üstlenecek Hollanda'nın Ankara Büyükelçiliği ve ABD Büyükelçiliği görevlileri... İlgilendikleri konu mu? Birtan Altınbaş davasındaki gelişmeler... Birtan Altınbaş, 9 Ocak 1991'de bir grup arkadaşıyla basın bildirisi okurken terörle mücadele timlerince gözaltına alındı. Hacettepe Üniversitesi'nde okuyordu. 23 yaşındaydı. Götürüldüğü Ankara Emniyet Müdürlüğü'nden cenazesi çıktı. 10 polis ifadesini alırken "Ölüme sebebiyet" vermişlerdi! Cumhuriyet Başsavcılığı ile DGM Başsavcılığı olayı soruşturmak istedi, Ankara Valiliği izin vermedi. O dönemde epey örneği görülen bu "Sorguda ölüm" olayı bir süre konuşuldu, sonra rahmetli Adnan Menderes'in "Nisyan ile malul" olduğunu, yani unutkanlık gibi bir huyu olduğunu söylediği, "Hafıza-ı beşer"in veya günümüz Türkçesiyle "İnsan belleği"nin derinliklerinde kaybolup gitti. Ancak başsavcılık unutmadı, valiliğin yasaklama kararını Bölge İdare Mahkemesi'nde iptal ettirdi. Ve 1998'de 10 polis hakkında dava açıldı. İddia: "Suçunu itiraf ettirmek amacıyla öldürmek kastı taşımaksızın, faili belli olmayacak şekilde, ölüme sebebiyet vermek..." Türkçesi: Toplu işkenceyle öldürmek! Dava 3 yıl sürdü. Aralarında İbrahim Dedeoğlu'nun da (Bu ismi not edin) bulunduğu 4 polis 4 yıl 5'er ay hapse mahkum oldu. Yargıtay kararı bozdu. Haydi sil baştan... İşte dün ikinci kez yargılamanın bilmem kaçıncı duruşması vardı. Ama yine bilmem kaçıncı kez ileri tarihe ertelendi. Gerekçe: Dedeoğlu'na adresi belirlenemediği için bir türlü tebligat yapılamaması. Dedeoğlu emekliye ayrılmış ve sözde izini kaybettirmişti. Oysa onu haftanın birkaç günü Ankara Emniyeti'- ne girip çıkarken görenler vardı. Ayrıca gazeteciler bulup görüşmüştü. Durun bitmedi; Dedeoğlu, emekliye ayrıldıktan sonra Ecevit Hükümeti döneminde MHP'li bakan Faruk Bal'ın danışmanlığına atanmıştı. Dün duruşmada ne mi oldu? Müdahil avukat Dedeoğlu'nu koruyup kollayanlar olduğunu öne sürdü ve gıyaben tutuklama kararı istedi. Mahkeme reddetti; AB, İrlanda, Hollanda ve ABD temsilcileri harıl harıl not tuttu... İzlenimlerine Ekim'de açıklanacak İlerleme Raporu'nda rastlarsak, şaşmayın... Başkentin konukları Yine dün başkent heyecanla New York'taki üçüncü turu beklerken, Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Gül önemsenmesi gereken iki ziyaretçiyi kabul ettiler: Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Irene Khan ile Türkiye bölümü sorumlusu Emma Sinclair Webb. Böyle üst düzey temas olanağı verildiği için ikisi de mutluydu (1996'daki ziyarette hiçbir yetkilinin randevu vermediğini unutmamışlardı...) O nedenle dışarıda nazik açıklamalar yaptılar. Ancak içeride "Baskıcı yasalar, keyfi uygulamalar: Türkiye'de insan hakları savunucuları baskı altında" başlıklı 24 sayfalık zehir zemberek bir rapor verdiler. Buyurun size birkaç cümle: "İnsan hakları savunucuları polisin yıldırma ve sindirme çabalarının hedefi olmaya devam ediyor. Bu baskıcı yasalar ve uygulamalar, hukuki reformların hayata geçirilememesi, Türkiye'nin sadece uluslararası yükümlülüklerine değil, reform programına da ters düşen bir sindirme ortamı yaratıyor..." Bir şeyin adını koyalım: Kıbrıs'ta çözüm Türkiye'nin AB üyeliğini sadece teşvik edici bir etken. Ama insan hakları ve işkenceyle mücadele, olmazsa olmaz bir koşul. İşkenceyi önleyemiyorsak, işkencecileri cezalandıramıyorsak, Kıbrıs'ta onca ödün vermenin zerrece faydası yok...
|