| |
1959'daki kavgalar gibi
Kıbrıs sorununun çözüleceğine inananlar yüzde 35.9, inanmayanlar yüzde 46.2. Yüzde 18 ise herhangi bir tahminde bulunamıyor... ANAR'ın araştırmasının sonucu bu. Anlamı: New York'ta BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın başkanlığında yapılan toplantı öncesi, Türk kamuoyunda karamsarlık ağır basıyordu. Doğrusu, tabloda karamsarlara hak verdirten koyu gölgeler yok değil. Örneğin, Erdoğan'ın BM'nin Kıbrıs özel temsilcisi Alvaro de Soto'nun değiştirilmesi talebini Annan, danışman Mümtaz Soysal'ın değiştirilmesi önerisini de Denktaş kabul etmedi. Üstelik birbirlerinden zerrece hoşlanmayan De Soto ile Soysal masada karşı karşıya oturdular. Başbakan Erdoğan Seul'den dönerken "Kendinizi olumsuzluklar üzerine inşa ederseniz, 'ver-kurtul anlayışıdır' diye yaklaşırsanız, o zaman bu işi çözemezsiniz" uyarıları gönderdi ama New York'tan gelen haberlerde Soysal'ın Denktaş'a "Sonuna kadar direnelim" telkinleri yaptığı belirtiliyordu. Gerçi yine Erdoğan, "Denktaş'ın müzakerelerden çekilmesi sözkonusu değil" güvencesi veriyordu ama, KKTC liderinin Aliya İzzetbegoviç ve Yasser Arafat sendromları arasında gidip geldiği söyleniyordu. Yani çözümsüzlükte diretirse Arafat gibi tecrit edilmek, ya da savaş alanında kazandıklarından bir bölümünü barış karşılığı masada vermek zorunda kalan İzzetbegoviç'in durumuna düşmek... Türkiye nüfusunun çoğunluğu genç olduğu için bilmiyor; 1950'lerin sonunda da bugünküne benzer tartışmalar, kavgalar, suçlamalar yaşandı. Rumlar "Enosis", Türkler "Taksim" diye yola çıkıp iş kanlı çatışmalara varınca, "üçüncü seçenek" geliştirildi: "Niye bağımsızlık olmasın?" Sonunda 1958'de Zürih'te, 1959'da Londra'da imzalanan anlaşmalarla iki toplumun eşit statüde kurucu ortak olduğu bir devlet yaratıldı. Türkler'den "Taksim"den vazgeçilmesini, Rumlar'dan da "Enosis" amacının terkedilmesini içlerine sindiremeyenler -iki tarafta da çoğunluğu oluşturuyordu- satıldık iddialarıyla ayaklandılar. Ve bir not: Asıl zor günler ve kavgalarla önümüzdeki hafta Lefkoşa'da görüşmeler başlarsa karşılaşılacak. Hele anlaşmanın onay ve referandum sürecine kadar varılabilirse, seyredin siz kopacak kıyameti...
Esrarengiz bir olay Bu yıl hem ABD'de, hem de Rusya'da başkanlık seçimleri var. ABD'de Kasım'da, Rusya'da ise önümüzdeki ay, yani 14 Mart'ta... İki ülkede de adaylar belli. ABD'de Başkan Bush'un rakibinin John Kerry olması neredeyse kesinleşti. Rusya'da ise Putin'in 6 rakibi var. Daha doğrusu vardı. Çünkü adaylardan biri, İvan Ribkin geçen perşembe akşamından beri kayıp! Ribkin öyle sıradan biri değil: Putin'in savaş açtığı "oligark" denilen özelleştirme zenginlerinden, halen Londra'da sürgünde olan Boris Berezovski'nin adamı, pardon adayı. Zaten geçen perşembe, Londra'da Berezovski ile görüşüp Moskova'ya döndükten hemen sonra kayboldu. "Kaçırılıp öldürüldü" diyen de var, intihar ettiğini söyleyen de, seçimlere gölge düşürmek isteyen Berezovski'nin talimatıyla kayıplara karıştığını iddia eden de. Rus usulü demokrasi de bu kadar oluyor işte...
|