| |
|
|
İşbirliği, Türkiye'yi de Kıbrıs'ı da mutlu edecek!
Demek birileri böyle olmasını istedi. Kıbrıs'ta çözüm için yapılan görüşmeler veya pazarlıklar, sanki Türkler ile Yunanlılar (veya Rumlar) arasında geçmedi. Sanki, Türkiye'deki "Ver-Kurtulcular"la, "Ulusalcılar", Kıbrıs için mücadele ettiler. Bu, gerçek değildi. Ama birilerinin vermek istediği görüntü buydu. Sonuç ise, bu görüntüyü kararttı. Şimdi sadece Türkiye'nin ve KKTC'nin insanları değil, Kıbrıs'lı Rumlar da, Yunanlılar da, Avrupa da, Amerika da, Birleşmiş Milletler de, aynı hedefe kilitlenmiş durumda. 19 Şubat'ta başlayacak görüşmeler, bir ortak metinde noktalanacak. Bu metin, "Kıbrıslılar" tarafından oylanacak ve 1 Mayıs'ta, Türkler Rumlarla birlikte, Avrupa Birliği'ne girecekler. Kıbrıslı Türkler, Türkiyeli Türkler'in öncüsü olarak girecekler AB'ye. Sonra da, Aralık'ta (bu yıl), AB, Türkiye'ye tam üyelik için müzakere takvimi verecek. Düşünün bir kez. Kıbrıs'ta çözüme ulaşılmış... KKTC vatandaşları da, Kıbrıs'lı Rumlarla birlikte, "Kıbrıs Cumhuriyeti" olarak Avrupa Birliği'ne girmişler. Kıbrıs, kuzeyi ve güneyi ile AB üyesi olmuş. "Gümrük Birliği" dolayısıyla, Türkiye ile Kıbrıs arasında, serbest ticarete dayalı ekonomik ilişkiler başlamış. Kıbrıs'lı Türkler'in bulunduğu bölgeye uygulanan ambargo kalkmış. Şimdi Bulgaristan'a, Romanya'ya yönlenen Türk yatırımları, Kıbrıs'ı da kapsam içine hemen alacaktır. Güneyden, Kıbrıs'a bir doğalgaz petrol boru hattı yapılıp, tüm Kıbrıs'ın enerji ihtiyacı, Türkiye üzerinden karşılanabilecektir. Gelişmiş Türk sanayii, her alanda, Kıbrıs'lı Rumların turizme dönük tesislerine ve kişi başına 15 bin dolarlık gelire sahip nüfusuna hizmet verecektir. Kıbrıs'lı Türklerin bulunduğu bölgeleri Türk malları ile dolacak ve Güney Kıbrıs'ın alış-veriş merkezi Kuzey Kıbrıs olacaktır. "Barış" demek, işbirliğidir, refahtır, yarına dönük ümitleri paylaşmaktır. "Kriz"in ve "Uzlaşmazlık"ın ne olduğunu ise, yıllardır biliyoruz. Bu bakımdan Birleşmiş Milletler gözetimindeki Kıbrıs görüşmelerinin nihai sonucunu da ümitle bekliyoruz. Hem Kıbrıs'lı Türkler'in, hem de Türkiye'nin Avrupa Birliği yolunu tıkayanları, sadece tarih değil, bugün yaşayanlar da affetmez. Kıbrıs'ı bir iç politika malzemesi yapmak isteyenler ise "Siyasi Özürlü" olarak algılanır. Kanımızca, Kıbrıs için Türkiye'de açılan "2'nci Cepheler", artık kapanmalıdır. Barışa, uzlaşmaya, işbirliğine karşı saf tutup, cephe oluşturmak, gerçekten akıl ve çağ dışıdır. Türkiye'de kendilerini "Ulusalcı" diye sunanlar, hiç olmazsa Kofi Annan veya Papadopulos yahut Papandreu kadar, gerçekçi olmalıdırlar. Türkiye, AB yolunda ilerliyor. Bu yolda olumlu katkıda bulunanlar, gerçek ulusçulardır!
|