| |
F-16 nasıl düştü?
Hava Kuvvetleri'nde yıllarca savaş pilotluğu ve filo komutanlığı yapmış Kaptan pilot dostuma sordum: "F-16 Kütahya'da nasıl düşmüş olabilir?" Gökyüzünde yıllarca İt Dalaşı yapmış olan dostum, muhtemel "senaryoları" şöyle sıraladı. Mealen yazıyorum.
Hava Kuvvetleri pilotları, eğitimlerini "savaş kriterleri" içinde sürdürür. Eğitim sırasında "barış kavramı" yoktur. Bu "sürekli savaş halinde" bulunmak anlamına gelir. Planlanmış eğitimlere göre, herhangi bir üsten "sanal" düşmanı temsil eden bir tim havalanır. Buna karşılık başka bir üsten de "dost" kuvvetler harekete geçer geçer. Düşman timimin görevi önceden belirlenmiş bir hedefe ulaşmak ve görevi tamamlamaktır. Dost timin görevi de, onları önlemektir. Alarm durumları, eğitimin gereklerine veya ciddi politik gerginliklere göre değişik türdedir. 5 dakikalık alarm da olabilir, 15 dakikalık alarm veya yarım saatlik alarm da olabilir. En yüksek alarm 5 dakikalık alarmdır, pilot jetin içindedir ve 24 saat bile nöbette kalabilir. Diyelim ki, "düşman" rolündeki Fantomlar ile "dost" rolündeki F- 16'lar, bir süre sonra havada karşı karşıya gelirler. Fantomlar görevlerini yapmaya çalışacak, F-16'lar ise önleyeceklerdir. Böylece gökyüzünde İt Dalaşı başlar. Pilotlar için, düşman jetin "kilitlendiği bir hedef haline" gelmemek ve düşmanı kilitlemek temel amaçtır.
Her tim, düşmanı önüne alarak, hedefe kilitlenip, fotoğrafını çekmeyi amaçlar. "Hedef" haline gelmiş ve fotoğrafı çekilmiş pilot, it dalaşını kaybetmiş sayılır. Üsteğmen Karakuzulu, dost kuvvet F-16 kullanıyordu.
"Sanal düşman" jetini, Kütahya semalarında, büyük ihtimalle "tam olarak" sıkıştırdığını düşündü. Olası ki, o sırada, 10 000 feet'lik (3 bin metre) "disengage" sınırına gelmişlerdi. Bu sınır, yere çok yakın olduğu için İt Dalaşı'nın terkedilme sınırıdır. Bu sınırda "savaş oyunu"nun bitirilmesi temel prensiptir. Fakat düşmanın peşinde saatte 750-800 km hızla dalmış olan pilot üsteğmen, "başarabilirim" ümidiyle en son çabasını ortaya koymuş olabilir. Ama burada ağır riskler devreye girer. Yer yüzeyi, kar ile kaplı olduğu için, "ufuk kaybı" denilen tehlike başgöstermiş, pilot "oryantasyon bozukluğu" yaşamış olabilir. Yer ve gök ayrımını kaybetmiş, "yükseleceğim" derken, "inişe yönelmiş" olabilir ama müthiş hız nedeniyle saniyeler sayılıdır artık...
İkinci olarak, kurtarma manevrasında oluşacak yüksek "G" basıncı (yer çekimi veya merkezkaç) nedeniyle şuur kaybı yaşanabilir. Kazada, şehit pilot Karakuzulu'nun "disengage" sınırını aşmış olması ihtimali yüksektir. Bu da, pilotlarımızın yüksek görev bilincinden ve kendilerine aşırı güvenlerinden kaynaklanır genellikle...
Havacılık jargonunda, bir savaş pilotu için hedef ve görev esastır, uçakların milyonlarca dolarlık ekonomik değeri, tekerlekler yerden kesildiği anda sarfınazar edilmiştir. Hedef gerçekleşmişse, pilotun üsse sağ salim dönmesi "artı" bir başarıdır. Bu ilke, gerçek savaşların başarıyla yürütülmesi için olmazsa olmaz bir prensiptir.
|