Rusya'da ikinci Aliyev var mı?
Haydar Aliyev'i Nahcıvan Özerk Cumhuriyeti Cumhrubaşkanı olduğu dönemde yakından tanıma fırsatını bulmuş, hatta İstanbul gezisinin önemli bir kısmına refakat etmiş, kendisine hediye edilen bir takım elbiseyi de havalimanına kadar taşımıştım. Ve o gezi esnasında, SSCB'nin 5 önemli liderinden birisi olmuş, KGB'yi general rütbesiyle yönetmiş, koca Rusya'ya yön veren Politbüro'nun üyeliğine kadar yükselmiş tek Türk Aliyev'e Türkiye Cumhuriyeti'nin neden bu kadar duyarsız davrandığına anlama verememiştim. Halen de bu basiretsizliğin sebebini çözebilmiş değilim. Daha sonraki yıllarda da Aliyev'in İstanbul'a gelişinde mümkün olduğunca görüşmeye çalıştım. Ancak, Azerbaycan Devlet Başkanı olunca, ya da Aliyev, Nahcıvan'daki hazırlık süresini tamamlayıp beklediği göreve gelince bizim de kendisine ulaşma şansımız azaldı. Azerbaycan Devlet Başkanı olarak, Baku-Tiflis- Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı'nın geçen yıl Azerbaycan'daki temel atma töreninde, bir iş başarmanın gözlerine yansıyan ifadesiyle son kez gördüm. Ancak, Aliyev isminin gazetecilik yaşamımda unutmayacağım ayrı bir yeri oldu. Aliyev, Azerbaycan'da ipleri tam eline almaya çalıştığı bir dönemde İçişleri Bakan Yardımcısı ve Omon Kuvvetleri Komutanı Ruşen Cevadov'la sıkıntılar yaşamaya başladı. Ebulfez Elçibey, 'Suret Hüseyinov İsyanı' üzerine, Aliyev'i kardeş kanı dökülmesine önlemek üzere Nahcıvan'dan Bakü'ye davet etti. Aliyev'i Nahcıvan'dan Bakü'ye getiren helikopterin güvenliğini ise kurt politikacının özel talebi üzerine Ruşen Cevadov üstlenmişti. Ancak, daha sonraki yıllarda Aliyev ile Cevadov'un yolları ayrıldı. Cevadov, kendine vaad edilen makama ve isteklere kendi yöntemiyle ulaşmaya çalıştığı iddiasıyla, 1995'te çıkan sürtüşmede, girişimlerinin bedelini canıyla ödedi. Ruşen Cevadov'un ölümünden kısa süre önce ise kardeşi Başsavcı Mahir Cevadov, Türkiye'ye gelmişti. Ortak tanıdıklarımız kanalıyla fırsat buldukça oturup sohbet ediyorduk. Bu esnada Mahir Cevadov İstanbul-Ankara arasında da deyim yerindeyse mekik dokuyordu. Önemli görüşmeler yapıyordu. Derken, bizim basında köşe yazarları Mahir Cevadov'un Türkiye'de olduğunu, bazı önemli noktalarla temaslar yaptığını yazmaya başladı. Olayların içinde olduğumdan, gazete köşelerine eksik ve yanlış olarak aksedilen Cevadov konusuna doğru bir katkıda bulunmak istedim ve bir yazı da ben yazarak, İsrail'e uçtum. Ve ortalık karıştı. Aliyev hiddetlendi, gazete yönetimine rahatsızlığını en yüksek tonda iletti. Kabusa dönen seyahatimi sıkıntılı bir şekilde Aliyev'i rüyamda görerek tamamladım. Kurt politikacının benim yazımdan gereğinden fazla istifade ettiğini, bana karşı hiddetinin geçtiğini ise Ruşen Cevadov'un ölümünden sonra öğrendim. Böylesine kurt, ileriye görebilen Aliyev'in hayat hikayesini en güzel anlatan, ifade eden, ülkesi için neler yaptığını yaşayarak görenlerin başında ise şüphesiz Azerbaycan milli şairi Bahtiyar Vahapzade gelmektedir. Ocak 1990'da Azerbaycan'da yaşanan katliamla birlikte Azerbaycan'ın Türkiye gündemine yoğun bir şekilde girmesine paralel olarak, bir çok Türk vatandaşı da dost Azerbaycan'da iş başına gelen yöneticilere yakın ilgi duymaya başlamıştı. Ancak, kim, kimdir? Sorularına hangi kanaldan kimin doğru cevap vereceği de ayrı bir bilmeceydi. Ben kendi adıma bu sorulara cevabı, Vahapzade'yi 1994'te evinde ziyaret ederek, ondan gerçek hikayeleri dinleyince buldum. Aliyev'in devlet adamlığı ve bulunduğu coğrafyayı iyi okuyan biri lider portresi karşısında şaşkına döndüm. Azerbaycan'ın SSCB döneminde derlitoplu kalması, kaynaklarının heba olmaması, vatandaşlarının mağdur edilmemesinde, Vahapzade'nin hapis hayatından kurtulmasında ve daha az sıkıntılı yaşam sürmesinde hep Aliyev imzası olduğunu gördüm. Evet, Aliyev iyi bir devlet adamıydı. Ülkesinin imdadına da en gerekli olduğu zamanda yetişti.
|