Piyango ve Diyanet
Diyanet İşleri Başkanlığı'na İlahiyat Fakültesi'nden herkesin güvendiği bir profesörün atanmasının ardından, bence çok önemli bir atama daha yapıldı.. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Profesör Mustafa Çağırıcı, İstanbul'un yeni müftüsü oldu.. "İstanbul Müftüsü" unvanını taşıyan bir ismin, akademik disiplinden geçmiş, formasyonu tam, çağdaş dünyayı tanıyan bir isim olması elbette önemli.. Unutmayalım ki İstanbul gibi bir dünya kentinde, kendilerini en iyi şekilde yetiştirmiş çeşitli dinlerin temsilcileri görev yapıyor. Ancak bu zamana kadar İstanbul'da görev yapan müftülerin, onlarla aynı dili konuşacak formasyona sahip olduklarını söyleyemeyiz. Son zamanlarda ortaya çıkan "dinler arası diyalog" toplantılarında bu eksiklik hep göze çarptı.. Profesör Çağırıcı'nın İstanbul Müftülüğü görevine atanmasında işin bu yanının da dikkate alındığını sanıyorum.. Yeni İstanbul Müftüsü'ne başarılar diliyorum...
***
Profesör Ali Bardakoğlu Diyanet İşleri Başkanı.. Profesör Çağırıcı İstanbul Müftüsü.. Her iki ismi de yakından tanıyanlar açısından umut verici bir tablo bu.. Ancak ben, özellikle Bardakoğlu açısından bazı saptamalar yapmak istiyorum. Bir tür dost uyarısı bu.. Öncelikle Bardakoğlu'nun işinin ne denli güç bir iş olduğunun farkındayım. Her taraftan çekiştirildiğini görüyorum. Müthiş bir denge üzerinde görevini yürütmek durumda.. Bunu da kabul ediyorum. Ama zorluklara rağmen, şu kısa dönem içinde Bardakoğlu'nun "beklenen çıkışı" yapamadığı kanaatindeyim.. Bunun nedeni açık: Bardakoğlu işe çekingen başladı.. İyi bir iletişim dili ve yöntemi yakalayamadı.. Din alanında ortaya çıkan bozukluklara, çarpıklıklara getirdiği eleştirileri "içeride" kalarak yapamadı.. İletişimin altın kuralı olan "Sizin ne olduğunuz değil, nasıl anlaşıldığınız önemli" yargısının ne kadar doğru olduğunu kanıtladı çoğu kez.. Zaten çekingendi, tuttu, iyi bir hazırlık sürecinden geçirmeden ve toplumu hazırlamadan "Kur'an Kursları yönetmeliği"ni gündeme soktu. Gelen tepkiler üzerine bundan geri adım attı. İşin en kötüsü, bu olayın ardından, şimdi görüyorum ki çekingenliği daha da artmış durumda.. Mesela kendisine "Milli Piyango haram mı?" diye soran bir muhabire tatmin edici bir yanıt bile veremiyor.. "Haram" dese Milli Piyango İdaresi var, "değil" dese olmayacak.. Pekala bir çıkış noktası bulabilecekken, soğukkanlı ve herkesin kabul edeceği şık bir yanıt verebilecekken, bu başarılamıyor..
***
Ben Bardakoğlu'nun yaşadığı deneyimlerin ardından "içine kapanmak" yerine daha "atak" olması gerektiğine inanıyorum... Kur'an Kursları yönetmeliğinin getirdiği sıkıntıyı aşmanın yolu da ataklıktan geçiyor.. Mesela Bardakoğlu işe toplumla kurduğu iletişimin yöntemini gözden geçirerek başlayabilir. Medyayla nasıl bir ilişki içinde olması gerektiğini işinin ehline sorabilir... Her konuşmasında "bilimsel olacağız" diyen Bardakoğlu'nun, iletişimin bir bilim olduğunun farkına varması gerekir..
|