| |
|
|
Yüzyıllar bile çabucak geçiyor...
2004'E DOĞRU Bir yılı daha geride bırakmak üzereyiz. Bundan üç yıl önce, "Bir yüzyılı daha geride bırakmak üzereyiz" cümlesi ile girmiştik yazılarımıza. Söylemek istediğimizi, baştan anlatalım. Artık biz Türkler'in daha fazla zaman kaybetmememiz gerekiyor. Rejim tartışmaları, slogan üretimi ve kriz stoku yapmak benzeri alışkanlıklar, bize çok zaman kaybettirdi. Türkiye'nin hep "İstikbali parlak olan ülke" konumunda bulunması, hepimizi ve kuşakları bıktırdı. Her kesimin kendisinden farklı düşüneni "Hain" görmesi, farklılıklara tahammülsüzlük ve kendisi gibi olmayan her şeyi tehdit ya da tehlike olarak görmek, Türkiye'nin gelişmesini engelledi. 2000'li yıllarda 1930'lara özenmek, hem "Batılıyız" deyip, Batı'yı düşman konumunda algılamak, gerçekten taşınabilir yük olmaktan çıktı. Hiç unutmayalım. Bizim bütün "Milli Dava" larımızın hepsi, aynı zamanda "Uluslararası Mesele" lerdir de. Türkiye, dünya konjonktürü ile uyumlu bir iç ve dış politika izlediği takdirde, her alanda hareket alanımız genişliyor. Türkiye için ulusalcılık, geniş anlamı ile, dünyalı olmak demektir. Saddam'a, Miloseviç'e özenen türde bir ulusalcılık, hem ülkemize, hem bölgemize, sadece mutsuzluk ve hatta felaket getirir. Uyumlu olmak, teslimiyetçilik değildir. Uzlaşmak, ver-kurtulculuk değildir. Yeni bir yılın eşiğindeyken, geride kalan yılları nasıl ziyan ettiğimizi hiç unutmayalım.
|