| |
|
|
Devr-i Saadet önümüzde.. Birlikte inşa edebiliriz!.
Bir ülkenin nüfusunun büyük çoğunluğunun genç olması, o ülkenin dinamizminin de kanıtı gibi alınabilir. Ama o dinamizmin toplumsal faydaya dönüşebilmesi, genç nüfusun eğitimli, bilinçli, yurt ve dünya gerçeklerini önyargısız algılama yeteneğine sahip olmasına bağlıdır. Gelişmişlik için sadece genç olmak yetseydi, bugün Afrika'nın, Latin Amerika'nın ve Asya'nın pek çok ülkesi Batı Avrupa Kuzey Amerika ve Japonya'dan daha ileride olurdu. Türkiye'nin eğitim modeli, bizim genç nüfusumuza gerekli ve gerçekçi bilgileri veremiyor. Daha da kötüsü, belirli bir düzeyde eğitim almış gençler, ya yurt ve dünya gerçeklerini reddeden önyargılarla donatılıyorlar. Ya da, cevabını bulamadıkları sorular için dinsel tartışılmazlıkların dünyası içinde, çıkış noktaları arıyorlar. Bizlere, yani medya mensuplarına, gazete yazarlarına, televizyon programcılarına büyük sorumluluklar düşüyor. Kitlelere, her konunun tartışılabileceğini, tabuların olmaması gerektiğini, sloganlarla hiçbir yere gidilemeyeceğini, cesaretle anlatmamız şart. Dinsel ya da siyasal "Devr-i Saadet" lere takılıp, 21'inci yüzyıl dünyasını reddetmek, çağdaş akla yakışmamaktadır. İslam'ın "Cahiliye Devri" olarak nitelediği dönemlerin dünyasında, Mısır'da piramitler inşa edilmiş, güneşin hareketleri saptanıp takvim yapılmış, Öklid'in, Pisagor'un teorileri insanlığa sunulmuş, Çin'de matbaa kullanılmaya başlanmıştı. Yani Arap Yarımadası'ndaki "Cahiliye Devri", bütün dünya için aynı anlamı ifade etmiyordu. Bu gerçeği bilen İslam düşünürleri, 9'uncu yüzyıl Bağdat'ında, eski dünyanın bilgilerini Arapça'ya çevirdiler. Fen bilimlerinde, matematikte, tüm dünyaya ışık tutan buluşlar yaptılar. Ne zaman ki "Bab-ı İçtihat" kapatıldı.. Ondan sonra, tartışılmazların egemen olduğu gerçek "Cahiliye Devri" başladı bizim dünyamızda. Aynı durum, bizim Cumhuriyet dönemi düşünce hayatımız için de söz konusu. Özellikle Atatürk'ün ölümünden sonra tartışılmaz bir ideoloji biçiminde sunulan "Kemalizm", bizim düşünce alanımızı sınırladı. Gelişmiş dünyanın tartışma konuları ve global ekonomideki aşamalar, Türkiye'de ya suç ya da yasak kapsamına girdi. Ekonomik mantık komünizme, siyasal mantık faşizme yatkın hale geldi. Rejimin meşruiyetini seçilmiş parlamentoya dayayarak yola çıkan Atatürk'ün adı kullanılarak, parlamentolar, siyasi partiler kapatılmadı mı? Ve siyasal bir "Devr-i Saadet" olarak, 1930'lu yıllar sunulmadı mı 21'inci yüzyıl Türkiye'sine? 1930'da Atatürk'ün direktifiyle Fethi Okyar tarafından kurulan muhalif Serbest Fırka, acaba toplumda neden bir anda rağbet gördü? O dönemde Konyalı bir ozanın "Şikayetname"si, neden elden ele dolaşırdı acaba? "Sabahtan tahsildar dizilir saf saf Ne tüccar kalmıştır, ne esnaf Her gelen tahsildar etmiyor insaf Malımız hacizde bilsin Fethi Bey" Veya Atatürk'ün ölümü ertesinde Cumhurbaşkanı olan İsmet İnönü'nün konuşmasını dinleyen bir CHP milletvekili (Asım Us), neden şu notları tutup, kitabına da almıştır? - İsmet İnönü devrinde, TBMM'de vekiller de (bakanlar) eleştirilebilecektir. - Hırsızlığa ve suiistimallere karşı şiddetli mücadele açılacaktır. - Kanunun hakimiyeti temin olacak, külhanbeylik ve zorbalık kalkacaktır. Demek istiyorum ki.. Önümüzde yeni bir çağ, yeni bir hedef var. Avrupa Birliği üyeliğinden çok, bu üyelik için gerekli şartları ülkemizde gerçekleştirmek, bizim için önemli.. Ne olduğunu tam olarak bilmediğimiz "Dün"ü özlemek yerine, hep birlikte ve bilinçle "Yarın"ı inşa edelim.
|