Sayısal denge, siyasal çözüm
Devlet ve siyaset ilişkisi, üzerinde her zaman çok kalem oynatılması gereken bir ilişkidir. Devletin temsil ettiği "merkez", sadece kurumlarla sınırlı değildir, belli politikaların çeperini de temsil eder. Kuşkusuz "demokratik siyaset", bu çerçevenin belirlenmesinde de aktif öznedir. Siyasetin varlık sebeplerinden biri, bu geniş çerçevede hangi politik pozisyonun öne çıkarılacağı ile ilgilidir. Siyasetin güçlü olduğu yerlerde, siyasetin perspektifleri devlet mekanizmasının ve fikriyatının esnekliğini artırır. Siyaset zayıfsa, devletin kurumsal refleksleri ve fikriyatı içe doğru kapanır ve daralır.
*** Devletin siyasal alana belli konularda tek politik seçenek sunması veya siyasetin "devlet politikası" adı altında tek tipçi bir yol izlemesi ise "siyasetsizleşme" nin varlığına işaret eder. Özellikle "milli dava" statüsü kazanmış konularda devlet fikriyatının dar bir alanda tepki verdiği ve siyasetin manevra sahasının geniş olmadığı dünyanın her yerinde geçerli bir olgudur. Böyle olunca da siyasetin "milli dava" statüsü kazanmış konunun çeşitli boyutlarını yeniden değerlendirme veya şartlara göre yeni yaklaşımlara tabi tutma gücü zayıflar. Buna karşılık "devlet politikası" etiketi altında, farkında olunmadan tek tipçi ve siyasi açıdan kendi içine büzülen bir zemine doğru gerilenir. Siyasetin zayıflaması demokrasiyi de güçsüzleştirdiği için, siyasetin tabiatında olan çok seçenekli yaklaşımlar yerine, bu seçenek yelpazesinde sadece bir politikayı temsil eden yaklaşım "siyaset-üstü" bir statü kazanır. Gelişmiş demokrasilerde ise "devlet" bir kurum ve fikriyat olarak "siyasal hafıza" yı temsil eder. Tek bir politikanın sembolü değil, konuya ilişkin mümkün politika zincirinin ta kendisidir. Bu, devletin, "toplum içinde örgütlenmiş siyaset-üstü bir kurum" olması fikrinden çok, "toplumun örgütlenmiş hali ve yüksek siyaset zemini olarak mümkün politikaların hepsini derleyen bir hafıza" olması anlamına gelir. Bu çerçeve içinde "milli dava" hafızanın bir unsurudur, siyaseti kilitleyen değil, değişik siyasi yaklaşımların içinde hareket ettiği bir çerçevedir. "Milli dava"nın "temel kodları" içinde, değişik siyasi seçeneklerin var olması mümkündür ve bunların konuya dönük yaklaşımları eşit statüdedir.
*** KKTC'de ortaya çıkan son seçim tablosu ile seçmen, güç dağılımını, kendi temel sorununa dönük tartışmanın taraflarını "sayısal" olarak iki eşit parça haline getirerek gerçekleştirmiştir. İlk anda elmanın iki yarısı gibi gözüken bu tablo, "milli dava" temelinde bir tartışma açısından kutuplaştırıcı olmaktan çok sinerji yaratabilecek bir imkana sahiptir. Öncelikle, tablonun böyle ortaya çıkması, tartışma konularının "siyaset"e ait olduğunu, hiçbir siyaset-üstü reflekse tabi tutulamayacağını ve "siyasetsizleşme"ye indirgenemeyeceğini ifade etmiştir. Seçmen, "siyasetsizleşme"ye değil, "siyaset"e yetki vermiştir. Seçim öncesi iktidarda partilerin oy oranının ciddi biçimde azalması, belli siyasetin desteğinin seçim öncesinden farklı olduğunu belli etti. Seçim öncesinde muhalefette olan partilerden biri seçimde birinciliği göğüslerken, muhalefet toplam oylarını ciddi bir biçimde artırdı. Bu sonuç analiz açısından "sayısal" olanı aşan bir "siyasal" mesajın ortaya çıktığını gösteriyor. "Çözüm" ve "AB" konusunda şimdiye kadar kullanılan yöntemlerin/söylemlerin "yenilenmesi" ve bu süreci tıkayan politikalardan "kaçınılması" gerektiği mesajıdır bu.
*** Siyaseti dirilten seçmen, KKTC'de "milli dava"yı bir "siyasal hafıza" olarak konumlandırmış ve buradan yola çıkarak çözüm ve AB perspektifine güç kazandırarak "eşitler arasında birinci" statüsüne sokmuştur. Seçimin "sayısal" sonucunu içeriklendiren "siyasal" sonuç budur.
|