İnsanların iletişimde tüm zorlukları aştığı, gelişen teknoloji sayesinde dünyanın her köşesiyle anında haberleştiği, herhangi bir ülkedeki görüntülerin anında dünyaya yayıldığı bir çağda lisan bilmemenin mazereti olamaz.
Hele de ülkesini temsil eden sanatçı, politikacı, gazeteci ve iş adamları için demiştim geçen Cuma yazımda.. Konu, çok izlenen bir Alman TV programına çıkan başarılı dans grubumuz "Sultans of the Dance" elemanlarının dil bilmemesiydi. Koca grupta ne İngilizce, ne Almanca bilen olmadığı için sunucuyla konuşulamamış, bu mükemmel tanıtım fırsatı da bir ölçüde gölgelenmişti.
Almanya'da programı izleyen Türk okurlarımızdan gelen mektuplar onların üzüntüsünü belirtiyor ve bana hak veriyor.
Türkiye'den yazan bir iki kişi ise "Sanatın dili evrenseldir, dilin ne önemi var" diyorlar.
İkinci gruba 'evet, sanat evrenseldir ama kısaca soruları cevaplayacak bir sözcülerinin bile olmaması, böylesine başarılı bir gruba ve ülkemize sizce puan kaybettirmedi mi? Programı izleseniz siz de üzülmez miydiniz' diye sormak isterim.
Bu dil sorunumuz geneldir, sadece bir gruba özgü filân değil. Yurtdışına giden birçok milletvekili, bakan ve gazeteci de dil bilmiyor, biz genel bir sorunu tartışıyoruz onu belirtmek isterim.
Bakın Almanya'dan yazan bir okurum, Aydan Yılmaz o anı ve duygularını nasıl anlatıyor;
"Yazınızda çok haklı olarak bir eleştiri yapmışsınız, size bu konuda katılmamak mümkün değil. Almanya'da yıllardır beğeniyle izlenen ve üstelik bir devlet kanalında (ZDF) yayınlanan bir programda bir Türk dans topluluğunun yer alması elbette çok güzel ve gurur verici bir olay. Emin olun burada yaşayan bütün Türk vatandaşları bunun gururunu ve coşkusunu yüreklerinin ta derinliklerinde hissetmişlerdir. Ancak bu gurur ve coşku, sadece ve sadece bir yabancı dil sorunu yüzünden hafif bir burukluğa dönüşmüştür.
Programın sunucusu Thomas Gottschallk "İçinizde Almanca veya İngilizce bilen var mı" diye sorduğunda, sadece bir arkadaşın kısık bir sesle 'evet, birazcık Almanca', diğerinin de 'birazcık İngilizce' diye cevap vermeleri bizleri ne derece üzmüştür tahmin dahi edemezsiniz."
Bunları söyledikten sonra Türk izleyicilerin beklentilerini şöyle açıklıyor Aydan Yılmaz;
"Böyle muhteşem ve çoğunluğunu da gençlerin oluşturduğu bir dans grubunda gönül hepsinin 'evet hepimiz İngilizce biliyoruz' ve yine büyük çoğunluğun da 'Almanca da biliyoruz' diye öne çıkmalarını isterdi. Bazı gazetelerde sunucu Gottschallk'a yapılan eleştirileri üzülerek okudum.. Oysa Gottschallk deneyimli bir sunucu olduğu için onların mahcubiyetlerini yüzlerine vurmayıp, işi şakaya döktü, genç bir bayanı öne çekerek 'Olsun, sen dil bilmesen de olur' diye tatlı bir espri yaptı.
Amacım burada bir sunucuyu savunmak değil, kendi eksiklerimizden kaynaklanan mahcupluğumuzu hemen başka tarafa çekme eğilimimizi hiç dürüst bulmadığımı vurgulamak..
Hatalarımızı kabullenmek ve onları düzeltme yolunda çaba göstermek bizleri küçültmez, aksine daha erdemli kılar."