"Aydın"da fikir bitmez
Bizim memleketin aydınları neden hep ifrata kaçar? 2023 İstanbul Forumu, diye bir konferans dizisi başlattılar.
Kimi değerli katılımcılar da davet edilmiş. 2023'te neler olmalı, neler olabilir ve neler planlanabilir noktalarını tartışmışlar.
Güzel de, 2023'e kaç yıl var, bunu bir matematikçiye sormaz mı insan?
21 yıl var.
"Kim öle kim kala" demiyorum.
"Aydın" kişi, dünyada olmayacağı dönemleri de düşünür, ukalalığı ile burun kıvrılmasına izin vermeyeceğim.
***
İtirazım şu:
Bir düşünsel etkinliğin "çekiciliğini" niye bu kadar ihmal ediyorsunuz?
Entelektüel düzey ve arayış ile çekicilik arasında ters orantı yok ki!
Tam tersi, belki de entelektüel etkinliklerin daha da fazla cazibeye ihtiyacı vardır.
Aydınlarımız bu bohemlik saplantısından bir türlü kurtulamıyorlar.
Bohem olmayanın aydın olamayacağını düşündükleri için...
Madem ki bu konu çok önemli, daha kapsamlı bir beyin fırtınası içinde tartışılmasında toplumsal yarar daha fazla olmaz mıydı?
Bunun için de yapılması gereken basitti: Konferansın adı "Türkiye 2005" konulacaktı.
Üç yıl sonrayı tartışmak, toplumda çok daha heyecan, ilgi ve cazibe yaratacaktı.
Hayatın mantığına daha uygun düşecekti. O zaman da, çok çok affedersiniz, değerli bir etkinlik, klasik aydın istimnaı veya "entelektüel onanizm" olmaktan kurtulacaktı.
Bakınız...
Basının "entel" yazarları, halk tarafından okunmayan gazetelerinin entel köşelerinde, 2023'te neler olacağını anlatıyorlar. Konferansın kimler tarafından dikkate alındığı bile, uçukluğuna ve cazibesizliğine kanıt, aslında... Halk bizim gibi gerizekalı değil ki, bu entellerin beş para etmez uçukluklarını okusun...
Neymiş, paneller arasında koridorlarda şunlar şunlar konuşuluyormuş, ah bir de şu Ecevit "güncel" bir konuşma yerine, 20 yıl sonraki ufuklardan söz etseymiş, ne de güzel olacakmış, falan filan...
Ne ufuğu be!..
Memleket, ayağındaki pantolon düşmesin diye elleriyle kemerini tutmuş, zağar gibi titriyor.
Tuzu kurular ise entel köşelerinde, "Ben de davetliydim, az kalsın iki fikir de ben patlatıyordum" demeye getiriyor. Uzun zamandır ilk defa Ecevit'i takdir ettim. Şu benzinli belalı ekonomik yangının içinde, 21 yıl sonrasına ahkam kesmediği için...
***
Neymiş, her yıl yüzde 9 büyürsek, 2023'te Yunanistan'ı yakalayacakmışız.
Allah layığınızı versin, müneccim müsveddeleri, şom ağızlılar...
Üç dirhemlik umudumuz kalmıştı onun da köküne kibrit suyu öyle mi?
Böyle "ölme eşeğim ölme" vadeli düşünsel etkinlik olmaz. Toplumsal psikoloji diye bir realite vardır. Tartışma ve düşünme enerjisini de, rasyonel kullanmak gerekiyor. Hele bizimki gibi çağından 50 yıl geri kalmış toplumlarda...
Bu traşları dinleyeceğime, gider Galata köprüsünde martıları seyrederim daha iyi...
Çapan ve DGM
Yüreğindeki insan sevgisini yakından bildiğim Gürbüz Çapan, cezaevinde tutuklu...
"Çıkar amaçlı çete" isnadı ile DGM'de yargılanıyor.
Seçilerek, sevilerek göreve gelmiş bir belediye başkanı bu noktaya nasıl geldi yahut "getirildi", tam olarak bilmem mümkün değil...
Ama bir "kanaat" serdetmek için sağlam iki ölçüm var.
Birincisi, ülkede yaratılan "cadı avı" atmosferi, bu davada da bilirkişi, şikayetçi ve tahkikat raporlarının gözünü karartmış ve yargının bakışını "gölgeliyor" olabilir.
İkinci ölçü de...
Ülkenin en seçkin cezacılarından Prof. Dr. Uğur Alacakaptan'ın, son derece mantıklı hukuki gerekçelerle Gürbüz Çapan'ın başına örülmeye çalışılan çoraba itiraz ediyor olması...
Tutun ki Gürbüz Çapan, ağır kusur işlemiş olsun... Yargı, eninde sonunda günışığını bulacaktır. Fakat, bir belediye başkanına at hırsızı muamelesi yapmak, kabulü imkansız bir mantığın eseridir.
"Tutuklama" müessesesi, nefret ve intikam hislerinin tatminine hizmet için değil adalete hizmet için yaratılmıştır.
|