"Beni unutmayınız Corinne, hatta bu harpte ölsem bile..."
Böyle yazmış Mustafa Kemal. 17 Mayıs 1915 tarihli mektubunun son satırları bunlar...
Biliyorsunuz, önce Kenan Evren söz etti, Atatürk'ün yarbay olduğu dönemde bir kadına yazdığı gizli aşk mektuplarından.
Aslına bakılırsa Yüzbaşı Ömer Lütfi Bey'in dul eşiyle Mustafa Kemal arasındaki ilişki ve mektuplaşmaların bahsi birçok kitapta geçiyordu. Bir sır oldukları söylenemezdi.
Ama olayın asıl ilginç yanı şuydu; Evren, bunların aşk mektupları olduğunu iddia ediyordu. Sabah'a yazı dizisini hazırlayan Veli Özdemir ise aynı kanıda değildi. Olsa olsa "Bir kadına duyulan ilginin izlerine rastlanıyordu" bu mektuplarda Veli Özdemir'e göre.
Gerçek öyle midir?
Bir bakın: "Beni unutma" demek, ne kadar benzer "Beni sev, sev beni n'olur!" demeye...
Hatta bunu olanca zarafet ve mesafenin iyice keskinleştirdiği bir arzuyla söylemek: "Beni unutmayınız" demek bir mektubun son satırlarında, iyiden iyiye "sevgimi unutmayın, bana olmasa bile hatıralarıma aşkla bağlanın" diye yalvarmak değil midir?
"Hatta bu harpte ölsem bile..." diye eklemiş Mustafa Kemal.
Hayatta kalmasam da hatıralarınızda kalmak istiyorum mu, demiş Corinne'e? Burada çok ince bir çizgi var işte: Ölmek, zaten hatıralara gömülmek değil midir? Neden eğer harpte ölürse (Çanakkale Muharebeleri) Corinne'in kendisini unutacağından çekinirmiş gibi, özellikle vurguluyor Mustafa Kemal?
Çünkü soluk hatıralarda değil, Corinne'in sımsıcak kalbinde yaşamak istemektedir Mustafa Kemal; "Hatta bu harpte ölse bile..."
Ve kendisini gelecekte çok başka hedeflere hazırlayan, yani "unutmak" zorunda olan bir erkeğin son arzusunu yazmaktadır bir bakıma.
Bir türlü vuslata erememiş, yeterince kendini açığa vuramamış bir aşkı kendi ellerinden kadının ellerine minicik bir kuşun narin bedenini teslim eder gibi aktarır bu isteğiyle: "Beni unutmayınız Corinne!"
Sonuç mu?
Kenan Evren haklı bence...
Bu mektuplaşmalarda "bir kadına duyulan ilgi"den çok, adı konulmamış ama sarsıcı bir aşkın izlerini görüyorum.