kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
25 Nisan 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat

Huzurlarınızda Manga 2009!

MEHMET TEZ
17.04.2009
Albüm kapağında yeni imajlarıyla çektirdikleri fotoğrafları, hayli özendikleri olgunlaşmış bir müzikleri ve sert şarkı sözleri var. Manga yüzbinler satan ilk albümünden dört yıl sonra Şehr-i Hüzün ile 'yarışmadan çıkan çocuk grubu' imajını aşma yolunda...
Tepebaşı'ndaki Sony Müzik ofisinin toplantı odasında karşımda üç kişi var. Ben not defterime, onlar bana bakıyor. Manga üyeleri Yağmur Sarıgül, Özgür Can Öney ve Ferman Akgül. İlk kez karşılaşıyoruz ve sanırım biraz gerginler. İlk sorularımda bir savunma halindeler. Sonra açılıyorlar. Yüzbinlerce satan bir ilk albüme, binlerce kilometre, 40'tan fazla şehir ve birkaç ülkeyi kapsayan dev bir turneye ve ilk albümden bu yana dört yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ inanılmaz bir popülariteye sahipler.
Buna rağmen 'uzak' bir imajları var. Şarkılarını dinlediniz, radyolarda duydunuz, televizyonda kliplerini izlediniz, denk geldiyse konserlerine gittiniz ama onları birer 'ünlü' olarak ortalıkta görmediniz.
Peki bunca zaman neler oldu? Neden inanılmaz başarılı bir çıkış yapan Manga ikinci albüm için dört yıl bekledi? Ferman nedense her zaman böyleymiş hissi veren 'düşünceli ve hafif dertli' haliyle bir sigara yakıyor ve konuşmaya başlıyor. Kornalar, bağırışmalar ve ezandan oluşan tipik bir İstanbul fonu üzerine hafif duraksayarak "Acele etmek istemedik," diyor, "Bu albümü çok önemsedik galiba." "İlk albümden sonra bir şekilde sorumluluk hissettik," diye sözü alıyor davulcu Özgür. Şehr-i Hüzün'deki 11 şarkıyı, ilk albümden bu yana geçen dört yıllık dönemin daha çok son iki yılında yapmışlar. Ama bazılarının çıkış noktası 2002'ye kadar gidiyormuş. Albümün miks, prodüksiyon ve düzenleme aşaması da tahminlerinden uzun sürmüş. Ömer Hayyam ve Karacaoğlan'dan sözler var.
Cartel'de yer alan Karakan'ın artık belli ortamlarda efsane olmuş şarkısı Evdeki Ses'i burada grubun iki üyesinden biri olan Alper Ağa ile söylüyorlar.
Manga'nın bu işe özendiği belli. Albüm çok iyi kaydedilmiş. Ama hepsi bu değil. Ferman'ın deyişiyle gerek Türk motiflerini, gerek elektronik öğeleri, gerek sözleri kullanımları açısından daha 'kararlı'lar. Bu doğru kelime.
Çünkü gerçekten ne yapmak istediğini bilen bir albüm olmuş bu. Mastering'i, ki bir albümün son haline gelmeden geçirdiği en önemli ve son aşamadır, Ted Jensen yapmış.
Metallica'nın son albümü Death Magnetic dahil çok albümde imzası var.

- İki albüm arasında bir 'olgunluk' farkı var mı?
- Ferman:
Var. Bu albümde müzik büyüdü ve gelişti.
Bazı şeylere bakış açımız da öyle.

- Ne gibi mesela? (Albüm çıktığında 25'lerindeydiler.
Şimdi 30...)
- Özgür: Çok şey değişti. 42 il gördük. Benim babam emekli bakanlık müfettişi, o bile bu kadar dolaşmadı.
Doğusuyla batısıyla tüm Türkiye'ye çalmak, orada farklı bir elektrik görmek, farklı bir Türkiye görmek. Bunlar değiştiriyor. Bir anda uçaklar, turneler... Tabii hiç aklında olmayan şeyleri yaşıyorsun ve düşünmek zorunda kalıyorsun. İnsanlar nasıl yaşıyor, ne yapıyor, ne düşünüyor? Beş yıl böyle geçti.
- Yağmur: Dünyada olan biteni anlamak için metropolde yaşamanız gerekmiyor. Hatta metropol perdeliyor birçok şeyi. Orada gerçek bütün çıplaklığıyla ortada.

- Yadırganmadınız mı hiç?
- Özgür:
Hiç... Ne bize karşı ters bir tavır gördük, ne de bizim zaten snobe eden bir tavrımız, duruşumuz oldu.
- Ferman: Anadolu'daki insanlar daha açık fikirli. Orada değil, burada yadırganıyorsun.

- Bu albümde sözlerinizin tonu çok sert. Mesela Sessizlik Sona Erdi'de birine cevap veriyorsunuz. Kim o?
- Ferman:
Sessiz kaldığımız durumlar oldu. Ona bir yanıt.

- Ne konuda sessiz kaldınız?
- Özgür:
Şarkı anlatıyor aslında. Ankara'dan İstanbul'a gelen bir gruptuk. O dönem iyi eleştiriler yanında hiç beklemediğimiz tepkiler aldık. Olumsuz olanlar da var.
Yabancı gruplarla kıyasladılar. Biz kulağımızı tıkadık...
Aslında artık öğrendik bunlara takılmamayı ama söylemesek de içimizde kalacaktı.

BU ALBÜM ZAMANLA ANLAŞILACAK
Manga önce çocuklar ve ergenler arasında çok popüler oldu. Ama geçen zamanda bu kitle yaşça büyüdü ve acaba hâlâ Manga'yı sevmeye ve dinlemeye devam edecekler mi? Yoksa çocukluk heveslerini geride bırakıp çoktan yeni denizlere yelken mi açtılar? Manga'nın bu kitleyi yakalamak için değişmesi gerekiyor.
"Evet gerekiyor," diyor Yağmur. Grubun gitaristi, kurucusu ve aynı zamanda albümün de Haluk Kurosman ile birlikte prodüktörü, "Zaten değişiyor da. Biz kendimizi arka plana itmiştik ilk albümde. Maskotumuz vardı. Albüm kapağında resimlerimiz yoktu. Klibimiz de bir animasyon klipti. Bu daha çok çocukların ilgisini çekti. Aslında bizim önceden düşündüğümüz bir şey değildi. Ama biz buna saygı duyduk.
Şunu düşündük; müziği zaten en fazla severek ve tutkuyla dinlediğin yaşlar onlar. Posterini duvarına asıyorsun, yeni albümünü bekliyorsun. Liseden sonra artık bir vurdumduymazlık, bir kanıkasmışlık oluyor. Bizi sahiplenenleri biz de sahiplendik. Şimdi artık müziğimizi biliyorlar ve artık geri planda durmamıza gerek yok.
Müzikteki olgunlaşmamız da bu albüme yansıyor."

- Bu değişim size riskli gelmiyor mu bir yandan da?
- Yağmur:
Bazı albümler zamanla anlaşılır. Bu da öyle bir albüm. İlk seferde hemen anlaşılabileceğini sanmıyorum.
Kendi içinde yarattığınız tabuları yıkmak bile önemli bir adım ve bu aynı zamanda risk almak demek. Albüm kapağında bizim fotoğraflarımızın olması bile bizim için çok yeni. Bir risk... Ama şimdi müziğimizi öne çıkarıyoruz.

- Peki ama bu albümden çıkan ilk single'ınız Dünyanın Sonuna Doğmuşum, sizi meşhur eden dört yıl önceki Bir Kadın Çizeceksin'e çok benziyor. Bütün bu değişimi simgeleyen bir şarkıyla çıkmayı neden düşünmediniz?
- Ferman:
Tempolu bir şarkıyla çıkmak istedik. Evdeki Ses de vardı ama bir 'cover' ile çıkmayı düşünmedik.
O sırada Dünyanın Sonuna Doğmuşum'un klibinin montajlanmış hali geliyor ve birikte izliyoruz. Klipte Vedat Özdemiroğlu oynuyor.
Televizyonlardaki reality şovları ve yarışma programlarını eleştiriyorlar.

- Neyi eleştiriyorsunuz tam olarak? Yeni bir bakış açısı var mı burada? Dünyanın her yerinde bu tip programlar var ve bunları izleyenler de var.
- Ferman:
Türkiye'deki programlar yeteri kadar eleştirilmiyor. Benim kafamdaki fikir biraz şuydu. Eline bir pankart alıp mesela 'savaşa hayır' demek tamam. Savaşa hayır peki, ama onu oluşturan ve o ortamın beraberinde getirdiği bir sürü başka şeye de karşı durmamız lazım. Yoksa eleştiri eksik kalıyor. Kimse "Yeter artık ya nedir bu saçmalık," demiyor yüksek sesle. Tamam savaşa hayır da yani televizyonu, interneti hepsi üzerimize geliyor. Biz durup 'N'oluyor yahu' diye tepki gösterip bağıracağımız yerde gülerek izliyoruz bir sürü şeyi.
- Özgür: Televizyondaki yarışma kültürünün normal vatandaş üzerindeki etkisi dahi başlı başına bir klip konusu.
Ama şarkıda daha geniş bir eleştiri var. Artık her şeyin markalaşması, markaların hayatı ele geçirmesi...

- Ama siz de bir yarışmadan çıkarak ünlendiniz...
- Yağmur:
O temelinde bir beste yarışmasıydı ve diğerlerinden çok farklıydı. Aslında biz ikinci olduk. Ama bir şekilde dikkat çektik. Albüm yapmamız ise çok zor oldu.
Bestemiz azdı, imkânımız yoktu. Biz yarışmanın ardından barlarda çaldık, bayağı uğraşıp yol kat ettik ve bir yere geldik. Ben bir yarışmanın tek başına insanı bir yere getirebileceğine inanmıyorum. Popstar yarışmalarını ise genel olarak travmatik buluyorum. Bir şişirmedir gidiyor.
Haberin fotoğrafları