kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
1 Şubat 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
İpek Bilgin (solda), bir oyuncu koçu olarak kızı Çağ'ı izlerken üzerinde daha büyük bir yük hissettiğini söylüyor.

Oyunculuk genlerinde var

MELİS D. ÇALAPKULU
23.01.2009
DOT'un Vur/Yağmala/Yeniden projesinde ve Güldünya dizisinde karşımıza çıkan Çağ Çalışkur, tiyatrocu bir ailenin tiyatrocu kızı. Usta oyuncu annesi İpek Bilgin'le de aynı projede yer alıyor..
Çağ Çalışkur, 'armut dibine düşer' lafının en güzel örneklerinden. Kendisi aileden tiyatrocu. Şu sıralar annesi İpek Bilgin'le birlikte DOT'un, 16 kısa oyundan oluşan Vur/Yağmala/Yeniden projesinde yer alıyor. Halası Rüçhan Çalışkur'la da Güldünya dizisinde oynuyor. Babası daha önce Ankara Devlet Tiyatrosu'nda çalışan Cüneyt Çalışkur şu an İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda, rejisör kadrosunda. Ayrıca dizilerde rol alıyor. Çağ Çalışkur, 1982 doğumlu. Önce Kültür Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler okumuş. Ardından bir süre Radikal gazetesinde muhabirlik yapmış. Sonunda içindeki oyunculuk genlerini daha fazla bastıramayarak ABD yollarına düşmüş ve American Academy of Dramatic Arts'ta iki yıl oyunculuk eğitimi almış. Aynı zamanda sağlam bir bilardocu. 1999 Türkiye Bilardo Şampiyonası'nda birinciliği var. 12 yıl bale yapmış. Dalıyor. Şu sıralar bir de Asmalımescit'teki Kafes Residance adlı küçük oteli işletiyor. Çalışkur ve usta tiyatrocu annesi İpek Bilgin'le bir arada söyleştik.

- Çağ Hanım, sanatçı bir ailenin içindesiniz. Oyunculuğu seçmenizde etkili oldu herhalde?
- Çağ Çalışkur:
Evet, sonuçta ben bunun içine doğdum. Ne olduğunu anlamaya başlamamdan itibaren de meraklıydım.

- Neden uluslararası ilişkiler eğitimi aldınız önce?
- Ç.Ç:
Aileden. Hani 'Türkiye'de konservatuvar okuyacaksın da ne olacak' gibi bir şey vardı.

ESKİDEN GAZETECİYDİ
- Sonra nasıl karar verdiniz oyunculuk eğitimi almaya?
- Ç.Ç:
Gazetedeyken çok mutluydum aslında ama ömür boyu gazeteci olmak düşüncesiyle yetinemedim. Çünkü içindeki şeyi sürekli inkar ediyorsun... Onun üzerine okulun sınavlarına girmeye karar verdim. Kazandım ve gittim.

- Sizi izleyince ne dediler?
- İpek Bilgin:
Anne olarak seyretmek ayrıca bir yük bindiriyor insanın üzerine. Koçluk da yaptığım için... Objektif olma yükü yani.

- Çağ'a hiç koçluk yaptınız mı?
- İ.B:
Hayır ama ufak tefek çalışmalarımız oldu. Benim mesleğimde objektif olmak çok önemli. Karşındakine yalan söylemeyeceksin, çünkü tek şansı senin söylediğin şey. Ben onu ilk Amerika'da seyrettiğim zaman rahatladım. 'Herhangi biri gibi seyredebilirim,' dedim.

- Bu projede nasıl yer aldınız?
- İ.B:
Benim Murat'la (Daltaban) çok eski bir ilişkim var. Ankarada Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nden öğrencim.
- Ç.Ç: Ben ABD'deyken DOT'ta seçmeler oldu. Bana gelen davete geri mail attım, 'Lütfen bir hafta sonra da benim için yapın,' diye. Murat da 'Sen gel bakarız' dedi. Geldim ve oldu.

- Çağ'ı eleştiriyor musunuz?
- İ.B:
Eleştiriyorum tabii ama karşımda eğer kötü bir şey olsaydı, o korkunç bir mücadeleye dönerdi. Bir taraftan kırmayacaksın filan.

İLİŞKİMİZ ÇALKANTILI
- Siz annenizin size yaklaşımını nasıl buluyorsunuz?
- Ç.Ç:
İş üzerinden anne-kız olarak konuşmakla iş üzerinden meslektaş iki insan olarak konuşmak farklı. O ikisini annem ayırdığında gayet güzel.

- Birlikte yaptığınız işlerden ilginç bir anınız var mı?
- İ.B:
Geçen yaz ikimiz bir filmde oynadık. Yönetmen Afgan, görüntü yönetmeni Yeni Zelandalı, film İngiliz yapımı. Festival filmiydi. Ben aynı zamanda koçluk yapıyorum. Çağ filmde, partiye gelmiş misafirlerden birini, ben de yerel halktan birini oynuyordum. Çağ'ın şöyle bir sahnesi var: Partide adamın biri çok sarhoş olduktan sonra kolundan tutuyor, sürüklüyor, 'Gel, çok güzel şeyler yapacağım,' diye domates tarlasına götürüyor, ikisi tarlada düşüyorlar, adam üzerine çıkıyor ve sevişme sahnesi başlıyor. Provada adam bunu sürükledi, düştüler, 'Anne, böyle düşersek üstüme çıkamaz ki,' diye bir ses. Ben 'Dur kızım çıkacak, acele etme,' diyorum.
- Ç.Ç: Annem tam kameranın başında duruyor, çocuk da 'Ya ben utanıyorum!' filan diyor... Annem 'Utanma evladım, utanma,' diyor.

- Peki nasıl bir anne-kız ilişkiniz var?
- İ.B:
Çalkantılı.
- Ç.Ç: Çalkantılı.
- İ.B: Çok inişli çıkışlıdır yani. Tabii Çağ bir sürü şeyi benim üzerimden yaşıyor. Kızdığında en yakın beni bulduğu için bana boşaltıyor.
- Ç.Ç: İpek hiç böyle yapmıyor!
- İ.B: Yapıyorum. Çok aşık zamanlarımız da olur, birbirimizi deli de ederiz, beğenmeyiz...

- İpek diyorsunuz annenize...
- Ç.Ç:
Ya anne ya İpek.
- İ.B: Üniversitede hocalık yaparken de herkes İpek derdi. Öyle bir hiyerarşiye inanmam.

- Babanızla ilişkiniz?
- Ç.Ç:
Çok büyük ve koşulsuz bir sevgi var aramızda. Mesela babama 'Bizim baba-kız ilişkimizle bana yaptığın eleştiriyi karıştırma,' diyemem. O baba olmasından kaynaklanan bir şey herhalde.