kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
31 Ocak 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
EMRE AKÖZ

Kadir Topbaş, Kılıçdaroğlu'nu muhatap almalı mı?

CHP'nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na aday gösterdiği Kemal Kılıçdaroğlu'nun konumunu bazı açılardan ele almaya çalışalım.
Muhalefet, konumu gereği hırsızı yakalayandır. Çünkü muhalefet çalamaz. Ancak yönetimde olanlar ya da onların çevresinde kümelenen yandaşları malı götürür.
Kılıçdaroğlu da aynı konumda: O hırsızların peşinde; polis ve savcı rolünde.
Dengir Mir Fırat ve Melih Gökçek ile TV'de yaptığı tartışmalarda bu oyunu gayet iyi oynadığını gördük.
Devletin menfaatlerini koruyan temiz ve dürüst memur imajına sahipti.
AKP'yi devirmek isteyen avantacı medya, Kılıçdaroğlu'nun adaylığını büyük bir heyecanla karşıladı.
" Ben belediye başkanının böyle temiz bir insan olmasını istiyorum " diye yazılar döşenenler oldu.
Siyasette çoğu zaman prim yapsa da düpedüz yanlış bir yaklaşım bu:
1) Kılıçdaroğlu polis, savcı konumunda dedik. Yani o hırsızın peşinde. Güzel. Ancak bu durum onu temiz kılmaz. Yani hırsızı yakalayan, hırsız olamaz gibi bir akıl yürütmek saçmadır.
Siyasi tarih bunun tersi örneklerle doludur. Temiz toplum, yolsuzlukla savaş iddiasıyla iktidara gelen nice hareket, hırsızın kralı kesilmiştir.
Yani hırsızı yakalayan, bu çabayı gösterdiği için övülür ama hırsızı yakaladığına göre kendisi hırsızlık yapmaz denilemez.
2) İktidar koltuğu tanımı gereği kaynağı yeniden dağıtma mevkiidir. Eldeki kaynaklar harcanırken nelere ve kimlere öncelik verilecektir?
Dolayısıyla iktidar (beğenelim ya da beğenmeyelim) toplumu değiştirir ve dönüştürür.
Polis ya da savcı rolünü oynayan muhalefetin ise böyle bir durumu yoktur. Belli bir programla ortaya çıkmaz. Sadece hırsızı yakalamaya çalışarak statükoyu muhafaza eder.
Bu iki açıdan baktığımızda Kılıçdaroğlu'nun, aynı lideri Deniz Baykal gibi, müzmin muhalif pozisyonunda olduğunu görüyoruz.
Ankara'dan İstanbul'a hırsızı yakalamaya geliyor. Yani müfettişlik, polislik, savcılık yapacak.
Tamam ama İstanbul için ne yapacak? Yani iktidar koltuğuna oturduğunda kaynakları nasıl dağıtacak?
Planları ne? Projeleri ne? Vizyonu ne?
Ayrıca suçladıkları gibi olmadığını da kimse iddia edemez. Kirlileri koltuktan atarken, biraz da biz kirlenelim demeyeceğini de kimse garanti edemez.
Dengir Mir Fırat ve Melih Gökçek, Kılıçdaroğlu ile TV tartışmasına çıkarak yanlış yapmışlardı.
Çünkü rakip taraf hücumda, onlar ise savunmadaydı. Bu şartlarda karşılaşmayı kazanmaları mümkün değildi. En iyi halde, durum berabere bitecekti.
Kılıçdaroğlu suçluyordu. Birtakım belgeler gösteriyordu.
Fırat ve Gökçek, tüm sorulara yüzde 100 ikna edici cevaplar verdiklerinde dahi sadece kendi paçalarını kurtarmış olacak ama suçlayan Kılıçdaroğlu'na (siyasi) zarar veremeyeceklerdi.
AKP yöneticileri ve iletişim danışmanları bu hatayı engelleme becerisini gösteremedi.
Olayın mantığı gereği Kılıçdaroğlu iki tartışmadan da galip çıktı. (Ayrıca şu da var: O tartışmalar sayesinde adı Türkiye'ye yayıldı.)
Bakalım Kadir Topbaş ne yapacak?
Topbaş'ın Kılıçdaroğlu'nu muhatap alarak TV'de bir tartışmaya çıkması, rakibinin pozisyonunu ve rolünü güçlendirir, kendisini ise töhmet altında bırakır, icraatını karartır.
Böylece biline!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın