kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
31 Ocak 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

O da bir şey mi?

Gün boyu Japonya'dan Kanada'ya, Güney Afrika'dan Finlandiya'ya kadar dünya medyasını taradık. Başbakan Erdoğan'ın Davos'taki patlamasının küresel yankılarını ölçmek için.
Biriki istisna dışında tüm ülkelerin gazeteleri, ajansları, haber siteleri Erdoğan'ın çıkışını yansız, objektif ve dürüst biçimde kamuoylarına yansıttılar.
O kadar ki İsrail basını bile ihtiyatlı, hatta çekingen bir çizgide durdu. Çünkü, Gazze trajedisinin vicdanlarda onulmaz bir yara açtığını onlar da görüyorlar.
Çünkü İsrail içindeki ve dışındaki Musevi topluluğunda da vicdan sahiplerinin Gazze operasyonuna İsrail'i yerden yere vuran suçlamalarla, yenilir yutulur gibi olmayan ifadelerle isyan ettiklerini onlar da biliyorlar. Birkaçını aktaralım.
Fransa'da yaşayan Musevi yazar JeanMoise Braitberg, "Le Monde" gazetesinde İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'e hitaben bir açık mektup yayınladı. Şöyle diyor:
"Sayın İsrail Cumhurbaşkanı; size bu mektubu Nazi kurbanı Yahudiler'in anısına dikilen Yad Vashem anıtından 1943'te Treblinka toplama kampının gaz odasında can veren büyük dedem Moşe Brajtberg ile çeşitli toplama kamplarında öldürülmüş ailemin diğer üyelerinin adlarının silinmesine yardımcı olmanız için yazıyorum. Çünkü Gazze'de yaşananlar benim gözümde İsrail'in değerini sıfırladı. Sayın Cumhurbaşkanı; sadece tüm Yahudiler'i değil, Nazizm kurbanlarının anısını da temsil ettiği iddiasını taşıyan bir devleti yönetiyorsunuz. Ama İsrail'in bu iddiası benim için artık katlanılmaz hale geldi. Devletiniz Yad Vashem anıtında yakınlarımın adını koruyarak, ailemin anısını Siyonizm'in çelik telleri ardında hapsetmiş ve vicdansızlığının tutsağı yapmış oluyor. Lütfen silin o anıttan akrabalarımın adlarını..."
Yine Fransa'da yaşayan 86 yaşındaki Musevi kökenli akademisyon Andre Nouschi, İsrail'in Paris Büyükelçisi Daniel Shek'e bir mektup gönderdi. Buyurun ondan da birkaç cümle:
" İsrail'in caniyane politikaları karşısında artık susmam mümkün değil. Yaptıklarınızın Hitler'in Avusturya'da, Çekoslovakya'da, Avrupa'nın diğer ülkelerinde yaptıklarından hiç farkı yok. O nasıl Milletler Cemiyeti'nin kararlarını hiçe saydıysa, siz de Birleşmiş Milletler'in kararlarına omuz silkip geçiyorsunuz. Kadınları, çocukları öldürüyorsunuz. Bana sakın roket saldırılarını, İntifada'yı gerekçe göstermeye kalkmayın; onlar gayrı meşru ve gayrı ahlaki bir sömürgeciliğin sonuçlarından başka bir şey değil. Yahudiler nasıl kendilerine bu kadar acı çektiren cellatları Hitler'i taklit edebilirler? Yöneticilerinizle Nazi Almanyası yöneticileri arasında hiçbir fark kalmadı. Yazıklar olsun İsrail. "

Kim terörist, kim yurtsever?
Amerikan Yahudi Kongresi'nin eski Başkanı, akademisyen Henri Siegman ise iki hafta önce "London Review of Books"ta yayınladığı "Gerçekleri konuşmak" başlıklı yazısında bakın neler dedi:
"İsrail hükümeti Gazze saldırısına terör örgütü dediği Hamas'ın roket saldırılarının neden olduğuna dünyanın inanmasını istiyor. Siyonist hareket, Yahudi vatanı için mücadelesinde ne kadar terörist ise, Hamas da kendi vatan davasında o kadar terörist. 193040'larda Siyonist hareket partileri stratejik nedenlerle terör eylemlerine başvurdular. Tarihçi Benny Morris'e göre, sivilleri hedef alan ilk saldırıları Irgoun (Menahem Begin'in yönettiği ve 1940'larda Filistin'i kan gölüne çeviren silahlı örgüt) planlayıp uyguladı. Yahudiler ulusal davaları için sivilleri hedef alıp öldürünce yurtsever oluyorlar, Filistinliler aynı şeyi yapınca terörist sayılıyorlar! "
İsrailli tarihçi Ilan Pappe'nin yine "London Review of Books"ta yayınlanan "Gazze cezaevi" başlıklı makalesinden de bir bölüm aktaralım: " İsrail, Gazze saldırısını terörle mücadelesinin bir parçası göstermeye kalkıyor. Oysa kendisi tüm uluslararası yasaları ve sözleşmeleri çiğniyor. Filistinliler'i ya İsrail devletinde ikinci sınıf yurttaşlık ya da Batı Şeria ve Gazze Şeridi açık hava cezaevlerinde mahkûmluk arasında tercih yapmaya zorluyor. Direnenleri mahkemeye bile çıkarmadan hapsediyor veya öldürüyor."
Bu vicdanlı Museviler'in söylediklerinin, yazdıklarının yanında Erdoğan'ın en ağır sözleri bile diplomatik üslupla dile getirilmiş eleştiri olarak kalıyor. Zaten İsrail de o yüzden susmayı tercih ediyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın