kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
24 Ocak 2009, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Gazetecilik yapmayı biliyor muyuz?..

Yani inanamıyorum.. Nasıl birbirine benzeyen, nasıl klişe gazeteler yapıyoruz.. Her gün daha elime almadan Sabah'ın, Hürriyet, Milliyet, Akşam ve Vatan'ın nasıl olacaklarını tahmin ediyorum. Yüzde 90 beni yanıltmıyorlar.
Çünkü..
Rutin, standart gazetecilik içimize işlemiş.. Bu mesleğin "Fark yaratmak" olduğunu unutmuşuz..
"Bugün gazeteyi nasıl yapalım" sorusuna yanıtın ilk unsuru "Rakipler nasıl çıkacak acaba" diye düşünmek olmalı.. Sonra da karar verilmeli.. "Biz farklı olmalıyız.."
Yahu bir gün evvel bütün kanallar 18 saat canlı yayın yapmışken, bu artık ezberlenen, kusturan Ergenekon dalgasını, hem de tek bir yeni unsur eklemeden, ilk ve tek sen veriyormuşsun gibi birinci sayfanın tümüne yerleştirirsen okunmayı nasıl beklersin?..
Ver tabii.. Haberdir, önemlidir.. Bir yere sıkıştır, milletin zaten bildiğini.. Ama senin birinci sayfan, senin yarattığın gündemle farklı olsun ötekilerden.. Hiç kimse sabah senin gazetende neyin olacağını tahmin edemesin..
"Vay be" desin..
Bu ülkede izlersen ve işlersen, Allahın günü fark yaratacak olaylar yaşanıyor.
Düşünebiliyor musunuz, Berlusconi bir Alman milletvekiline, ya da Sarkozy bir İspanyol parlamenterine "Ne kadar sallarsan salla, dona düşer son damla" demeye getirseydi, İtalyan ve Fransız gazeteleri nasıl çıkardı ertesi gün..
Bizim Başbakan bu lafı bir Yunan milletvekiline, hem de Avrupa'nın saygın bir düşünce toplantısında, kürsüde konuşurken etti.. Üzerine giden, yazan yok..
Uludağ'da bir gencecik adam, yığınla ihmal sonucu öldü.. Cep telefonu varken, sinyal verirken, bu sinyali izlemek dünyanın en kolay şeyiyken öldü..
Çünkü sinyali izlemek bir yığın izne tabiydi bu ülkede.. Delikanlı gene de sağ bulundu. Ne var ki bulanlar, böyle durumda ilk yardımın nasıl yapılması gerektiğini bilmiyorlardı ve bu ülkenin en kalabalık dağında, yakın mesafede bir klinik yoktu. Delikanlı kente ulaşana kadar yolda öldü.
İnsan canı bu kadar ucuz olabilir mi?. Olur.. Kabahat da asla devletin, bürokratların, onun bunun değil, bizim, medyanın..
Bu cinayet gibi ölümü manşetlere taşısak, sorumluları, sorumlu insan ve kurumları teşhir etsek, onlar hakkında davalar, soruşturmalar açtıramasak bile, insan içine çıkamaz hale getirsek, benzeri olay bir daha yaşanır mı?.
Bizde insan canının bu kadar ucuz, ölümün bu kadar kolay olmasının sebebi medyadır.. Olayların üzerine gitmeyi, gündem yaratmayı bilmeyen medya..
Birbirinin ayni klişe gazeteleri sadece ayrı matbaalarda basmayı marifet sanan medya..
Sorumsuz medya..
Dördüncü güçmüşüz.. Püh!..
Bir zamanlar ihtilal liderlerinin ilk işi Gazeteciler Cemiyeti Başkanı'nı ziyaret etmek, hatta elini öpmek olurdu..
Bugün cemiyetin yolunu bilen var mı?.
Ne teker teker, ne toplu halde adam yerine konmuyoruz. Çünkü konmayı bilmiyoruz..
Ne acı değil mi?..