kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
6 Ocak 2009, Salı
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Bahçeli'den Erdoğan'a eleştiri

AA
Giriş Saati : 06.01.2009 12:48
Güncelleme : 06.01.2009 21:53
Yeni Haber
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, İsrail Filistin arasındaki sorunlara yönelik gündeme taşıdığı, önce ateşkesin sağlanması, ardından da Filistinlilerin uzlaştırılmasına yönelik 2 aşamalı planının içinin boş olduğunu ve bir sonuca hizmet etmeyeceğini söyledi.

Bahçeli, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, geçen hafta başlayan Muharrem orucunu ve yarın idrak edilecek olan Aşure Gününü kutladı, İsrail'in Gazze'ye yaptığı saldırıları da nefret ve lanetle kınadı.

Bu saldırılarda çocuk, kadın ve sivillerin hedef gözetilmeksizin katledilmesinin, hiçbir gerekçeyle meşru kabul edilemeyeceğini belirten Bahçeli, ''Üzerine yerleştiği Filistin topraklarında yaşayan milyonlarca Müslüman'ı baskı, şiddet, göç ve tecrit ile sindirmeye çalışan İsrail'in, 'Terörizmi önleme ve saldırılara son verme' adına yürüttüğü son işgal aziz milletimizi derinden etkilemiştir'' dedi.

Bahçeli, 11. gününe giren insanlık dışı saldırılar karşısında, başta ABD ve AB olmak üzere uluslararası camianın suskun ve tepkisiz kalmasının, ateşkes çağrısı yaparken bile İsrail'i kollayacak ifadeler kullanmalarının, her yönüyle utanç verici olduğunu dile getirerek, şunları dedi:

''Ancak gelişmelerin sıra dışı olan yönü, İsrail Başbakanının, askeri operasyondan 5 gün önce Ankara'ya gelerek Başbakan Erdoğan ile görüşmüş olmasıdır. Bu görüşmede, Başbakan Erdoğan çelişkili tutumla İsrail Başbakanı Olmert'e, Orta Doğu'daki barış görüşmelerindeki yapıcı yaklaşımı ve gösterdiği siyasi irade için teşekkür ettiği kamuoyuna yansımıştır. Savaş ve ölüm makinesi haline gelen İsrail'in bölge barışını sağlamak amacıyla, hangi yapıcı yaklaşımı gösterdiği ve bununla uyumlu takdire şayan nasıl bir siyasi irade takındığı hususu bizim ve aziz milletimiz tarafından merak edilmektedir. Aradan 5 gün geçtikten sonra, İsrail'in bölgeyi ateş çemberine alması, yakıp yıkması karşısında, daha önce bölge barışına yaptığı katkıdan dolayı teşekkür eden Başbakan Erdoğan, bu defa da bu yaklaşımından hızla çark etmiştir. Ancak, Başbakanın bu konuda ortaya koyduğu yeni tepki kağıt üzerinde ve sözde kalmıştır. Başta askeri ve savunma sanayi alanları olmak üzere, çok yakın ilişkiler kurduğu İsrail üzerinde, somut karşılığı ve sonuçları olacak kararlı bir tepki henüz gösterememiştir.

Bir merakımız da İsrail'in gerçekleştirdiği saldırıyı, önce AKP Hükümetine bildirip bildirmediği noktasında düğümlenmektedir. Basına yansıyan bazı haberler, İsrail'in saldırılar için, önceden Başbakan Erdoğan'a bilgi verdiği yönündedir, Eğer böyleyse, AKP hükümeti bu insanlık suçuna iştirak etmiştir ve meselenin en küçük bir mazereti dahi olmayacaktır.''

''KUSURU ÖRTMEYE YÖNELİK...''

''İsrail Başbakanı ile yapılan görüşmeden hemen sonra gerçekleşen saldırılar üzerine Başbakan Erdoğan'ın telaşı ve öfkesinin bir faciayı önlemekten ziyade bir kusuru örtmeye dönük olduğu yönünde izlenimi uyanmıştır'' diyen Bahçeli, Türkiye'nin jeopolitik ve jeokültürel konumu ve bölgedeki etki ve çekim gücü nedeniyle bu konuya müdahil olmasının doğal ve gerekli olduğunu bildirdi. Bahçeli, ancak bu politikanın Başkent Ankara'dan bakan bir vizyon ile ortaya konulmuş olmasının da şart olduğunu söyledi.

Bahçeli, Başbakan Erdoğan'ın, İsrail'in Filistin'e yönelik hava harekatı sonrasında başlattığı ülke turlarının, maalesef kara harekatına engel olamadığını ve faciaların önüne geçemediğini kaydederek, ''Başbakan Erdoğan'ın, Orta Doğu turu çerçevesinde Mısır lideri ile görüştükten sonra, İsrail-Filistin arasındaki sorunlara yönelik gündeme taşıdığı, önce ateşkesin sağlanması ve ardından Filistin'lilerin uzlaştırılmasına yönelik iki aşamalı planının içinin boş olduğu ve bir sonuca hizmet etmeyeceği anlaşılmaktadır'' dedi.

Devlet Bahçeli, sorunun, bölgede coğrafyaları askeri kuvvetlerle tanzim etmeye çalışan okyanus ötesini ikna etmeden ve bu gücün, Orta Doğu'daki projelerini değiştirtmeden yapılacak bütün girişimlerin nafile olacağını ve hatta şimdi olduğu gibi Filistinli kardeşlerine zarar vereceğini söyledi.

BATI DÜNYASINA ELEŞTİRİ

''Sivillerin mezalime maruz kaldığı bu süreçte, sadece konuya meşru müdafaa olarak göz yuman Batı dünyası değil, basit ve kısır hesapların oyuncağı olan Arap ve Müslüman dünyası da sınıfta kalmıştır'' diyen Bahçeli, şunları kaydetti:

''Adalet ve Kalkınma Partisi, Orta Doğu'daki sorunlara gerçekten müdahil olarak katılmak istiyorsa; ABD'nin bölge üzerindeki düşüncelerinin değiştirilmesi yönünde çaba harcaması, İsrail ile olan stratejik ortaklığın, siyasi ve ticari ilişkilerin sorgulanması ve ilişkilerde dengenin kurulması, Filistinli grupların kabul edebileceği gerçekçi ve kalıcı bir sürecin işletilmesi, 2 ay önce üyesi olduğumuz BM Güvenlik Konseyi Geçici Üyelik imkanlarının göstermelik kalmadan ısrarla kullanılması, çözüm yolunda atılacak adımların terör eylemleri ve karşı saldırılarla kilitlenmesinin önüne geçilebilmesi için tarafların sürekli temas halinde bulunmalarının sağlanması, özellikle taraflardan birine cesaret verecek, göz yumulduğunu hissedecek tek yönlü ilişkilerden kaçınılması ilk aşamada uygulanması gereken bazı önerilerimizdendir. Aksi halde suçluluk telaşı içinde bölge ülkeleri tek tek gezilerek Büyük Orta Doğu Projesi'nin Eşbaşkanı sıfatı ile bölge insanına huzur, barış ve refah kazandırmak mümkün değildir.''

TRT'NİN KÜRTÇE YAYINI

Konuşmasında, TRT'nin 1 Ocak 2009'dan itibaren özel tahsisli bir kanalda Kürtçe yayınlarına başlamasını da eleştiren Bahçeli, AK Parti Hükümetinin bu tehlikeli açılımının, bazı çevreler tarafından ''sessiz siyasi ve zihni devrim'' olarak alkışlandığını söyledi.

Bahçeli, bu konunun, PKK'nın siyasallaşma stratejisi ve 2002'den bu yana AB uyum sürecinde yaşanan gelişmelerden soyutlanarak ele alınamayacağını ileri sürerek, ''Masum bir kültürel hakkın tanınması sorunu olarak Türkiye'nin önüne getirilen bu konunun, PKK için taşıdığı hayali önem, Türk milletinden ayrı bir millet kimliği ve ayrı milli mensubiyet duygusu yaratılmasında dilin temel vasıta olmasından kaynaklanmaktadır'' dedi.

Partisinin, ortak dil ile milletleşme arasında kaçınılmaz bir tabii bağ olduğunu düşündüğünü; müşterek bir milli dilin mevcudiyeti ile toplumsal dayanışma ve birlikte yaşama arzusunun devamı arasında doğrudan ve yakın bir ilişkinin olduğuna inandığını anlatan Bahçeli, ''Milliyetçi Hareket Partisi, adı üstünde hiç kimsenin anasının dilini beşeri ilişkiler içinde öğrenmesine mani olmayan bir anlayışla meseleye yaklaşmaktadır. Ancak bunun kamusal alana taşınması, yazıya dökülmesi, resmiyet kazanmasına yanaşmamış, bu alanda atılacak adımların milli kimliğin kırılmasında kritik bir eşik olacağını yüksek sesle ve sürekli haykırmıştır'' diye konuştu.
Bahçeli, partisinin, hiçbir dönemde milli kimliği aşındıracak taleplere açık olmadığını, bu tür girişimleri şiddetle eleştirerek ilkeli ve milli duruşunu sergilediğini, konunun ciddiyetini ve önemini sürekli vurguladığını bildirdi.

''PKK'YI SELAMLAYAN BAŞBAKAN"

''Anadilde yayın ve eğitim gibi talepler konusunda bölücü mihraklar, Avrupa dayatmaları ve AKP tavizleri arasındaki uyum ve anlayış birlikteliği, bizim için hiç de şaşırtıcı olmamıştır'' diyen Bahçeli, şöyle devam etti:

''Türkiye'nin devlet yapısının yeniden tanzimi, farklı kökenden gelen vatandaşlarımıza siyasi ve hukuki planda milli azınlık statüsünün tanınması ve bunun Anayasa'da teminat altına alınmasını isteyen AB'nin tahribat süreci, TRT'nin 24 saat Kürtçe yayına açtığı kanalla birlikte hayata geçirilmiştir. TRT'nin bu kanalının önümüzdeki dönemde Kürtçe açık öğretim kanalına dönüşmesi talepleri hiç kimseyi şaşırtmamalıdır. Bu uygulama ile birlikte Başbakan Erdoğan'ın, Türkiye'yi 36 etnik gruba bölen zihniyetinin ilk adımı gerçekleşmiş,Türkiyelilik projelerinin temeli de PKK'yı Kürtçe selamlayan Başbakanın ağzından törenle atılmıştır.
Milliyetçi Hareketin bu konuda söyleyeceği şudur; kim, özel hayatında anadiliyle konuşmak istiyorsa konuşsun. Buna engel olacak hiç kimse yoktur. Saygı duyarız. Ancak biz, Türkçe konuşup, Türkçe söyleyip, Türkçe düşünmeye devam edeceğiz.''