kapat
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
Okur Temsilcisi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
5 Ekim 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak
 
24 Saat
24 Saat
Türkiye’de İslamcı hareketin lokomotifi olan örtülü kadınlar, pek çok alanda mağdur olabiliyor.

Ahlakın taşıyıcısı sadece kadınlar mı?

Metin Sever
03.10.2008
Masanızda gözünüzün önünde, sürekli bir kavanoz toprak bulunmasını ister misiniz? Ama çiçek ekmek için değil.
Aslında bir erkekler dünyası olan kapitalizmin 'fallik' plazalarına toprak kokusu taşımak için de değil.
Size her dakika, her saat, her gün ölümü hatırlatması için bir kavanoz topraktan söz ediyorum.
Mümkünse mezarlık toprağı!
Reuters'ın haberine göre, beş yıl önce ABD'de teknoloji hisselerinin işlem gördüğü borsa Nasdaq'ta 'broker'ken rahipliği seçen Bulgar Hristo Mişkov'un masasında sürekli bir kavanoz toprak duruyormuş. Başarılı bir 'broker'ken işini bırakıp 12. yüzyıldan kalma yıkık bir manastıra yerleşen Mişkov, "Masanıza bir kavanoz toprak koyun ki nereye gideceğinizi hatırlayın..." diyor.
Mişkov, güç ve para üstüne kurulu dünyayı bırakıp, dine ve yalnızlığa sığınmış. 'Modern kapitalizmin son kalp sıkışmaları' olarak nitelendirilen krizi, huzur içinde izliyor. Mişkov'u böyle bir karar almaya zorlayan temel etkenin ne olduğunu bilmiyoruz. Ama sadece din duygusunun o dünyada huzuru sağlamayacağını düşünmüş olmalı ki, 'ricat' etmiş.

ŞEYTAN CİRİT ATIYOR!
Futbol terimiyle söylersek ceza sahası dışında top çevirip, konuyu geçen haftaki yazıya getirmek istiyorum. Yazı, "Din ahlaklı olmak için yeterli mi?" sorusuyla başlıyordu. Yanıtı da kendime göre vermiştim: "Hayır, yeterli değil." Bu yanıtın nedeni, yüzde 99'u Müslüman olan bir ülkede seçmenin yüzde 80'inin oy verirken dürüstlükle ilgilenmemesi ve tabii ki iktidarlar gelip giderken baki kalan yolsuzluklardı.
Muhafazakârı, sosyal demokratı, milliyetçisi, askeri, dindarı. Değişen fazla şey olmuyor.
Yani sistemin içinde kaldıkça masanıza bir kavanoz değil, bir toprak kamyon koysanız 'şeytan' sizi baştan çıkarmak için sürekli cirit atıyor! Cemaat yapısı içinde 'mahalle baskısını' yakından hisseden dindar, bir dönem karşı olduğu sisteme entegre olduktan sonra işin rengi değişebiliyor: Toplumsal bir şeffaflık yoksa, her şey kapalı kapılar ardında oluyorsa, yolsuzluklardan hesap sorulmuyorsa, gelsin 'şeytan!' Yolsuzluk söz konusu olmasa bile dünyevi hayatın zevkleri dini referansları epeyce zorluyor. Bu sevimsiz tablo iş yapan tüm dindarlar için geçerli değil tabii ki ama ortadaki hava pek de iç açıcı olmasa gerek ki, Bülent Arınç gençleri uyarma ihtiyacı hissetti.
Ve işin ilginç tarafı bana göre bu tablonun mağdurları arasında bir dönem Türkiye'de İslamcı hareketin lokomotifi olan örtülü kadınlar da var.
Onlar yeniden, yeniden 'yeniliyor!'
Durumu biraz geriye giderek şöyle izah edeyim: Yaklaşık 200 yıldır bu toplumdaki modernleşme hikâyesinin en yakıcı yerinde kadınlar durur.
Doğu-Batı, ilericilik-gericilik, gelenek-modernite, laiklikİslamcılık karşıtlığı ekseninde yürütülen tüm tartışmaların referans noktası hep kadınlardır.
Laik ve modernist anlayış açısından kadının başının açık olması çağdaş olmanın en temel ölçütü oldu. İslamcı kesim açısından da kadının örtülü olması Batı ahlakına karşı korunması gereken en önemli 'kale' idi.

'BACI' UNUTULDU

Örtülü kadınlar 1980 sonlarında üniversitelerdeki türban yasağına karşı mücadele ettiler, okullarına giremediler, eğitimleri yarım kaldı. Hiçbir fedakârlıktan kaçınmadılar. İslamcı kesimin önemli isimlerinden Cihan Aktaş'ın Bacı'dan Bayan'a isimli kitabında anlattığı gibi örtülü kadınlar İslamcı erkekler için cinsiyetsiz, her türlü fedakârlığı göstermesi beklenilen 'bacı' idi. 'Bacı', her türlü insani duygudan arınmış, davaya bağlılığın simgesiydi.

İLK HAKSIZLIK 28 ŞUBAT SONRASI

Ancak 'Bacı'ya ilk haksızlık 28 Şubat postmodern darbeden sonra yapıldı.
Bir kırılma dönemiydi. Erkekler, bir zamanlar reddettikleri sistemin sunduğu ilişki kalıplarına kolayca uyum sağladılar. Sakallarını kesip, yakalı gömleklerini çıkarıp yollarına devam ettiler.
Kadınlar ise en büyük bedeli ödedi. Çoğu, kendini kocaman bir boşlukta buldu. İçlerinde işini diplomasını kaybedenler, ciddi depresyon yaşayanlar oldu.
Bu süreçte en büyük darbelerden birini de kendi çevreleri vurdu. Bazıları, ayakta kalabilmek adına, bu muhafazakâr kesim tarafından yönetilen şirketler için ucuz işgücü olmayı kabullenmek zorunda kaldı. Cihan Aktaş'ı izleyerek söylersek örtülü kadınlar, "İki kez yenildiler..." Galiplerin ilki resmi ideoloji, diğeri ise İslamcı erkeklerdi.

KADINLARA HAKSIZLIK YAPILIYOR
Kanımca onlara bir kez daha haksızlık yapılıyor.
Ahlaklı olmayı kadının kılık kıyafeti üstünden anlamlandıran, bir anlamda örtülü kadınları cepheye süren erkekler dünyası sisteme çok kolay uyum sağladığı gibi; sistemin nimetlerini de hamuduyla götürmekte bir beis görmüyor. Anadolu burjuvazisi yükselirken, zenginlik artıyor. Din, hırsı törpülemiyor. Bir dönem ahlaklı olmanın, erdemli olmanın en görünür simgeleri olan örtülü kadınlar ise büyük ihtimalle aldatılmış olmanın burukluğunu yaşıyor. Olup bitenler karşısında ne hissediyorlar, ne düşünüyorlar gerçekten merak ediyorum!