kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 4 Ağustos 2008, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
YAVUZ DONAT

Halil İbrahim sofrası

Barış der her bir yanın altın gümüş taş olsa,
Dalkavuklar etrafında el pençe divan dursa,
Sapa kulpa kapağa itibar etme dostum,
Buyurun dostlar buyurun Halil İbrahim sofrasına.

Meclis Başkanı Köksal Toptan "çorba kazanını" gösterdi ve "buyur" dedi:
- Halil İbrahim sofrasına.
Barış Manço "nur içinde yatsın." Kendi öldü "şarkısı kaldı yadigar."
Ağzı açık gözü toklar buyursunlar baş köşeye,
Kula kulluk edenlerse ömür boyu taş döşeye,
Nefsine hakim olursan kurulursun tahtına,
Çalakaşık saldırırsan ne çıkarsa bahtına,
Buyurun dostlar buyurun Halil İbrahim sofrasına.

Köksal Toptan dedi ki:
- Bu kazan bereket kazanı... Halil İbrahim sofrası bereket sofrası... Buyur, çorbadan bir kaşık da sen al.
Köksal bey başladı "Hazreti İbrahim'i" anlatmaya:
- 3 semavi dinin de kabul ettiği peygamber.
Şanlıurfa "peygamberler kenti." Oraya yolu düşen, Harran Ovası'nı gezen "Hazreti İbrahim'i, bolluğu bereketi, Halil İbrahim sofrasını" dinler. Valilik her yıl bu konuda "bilimsel toplantı" düzenler.
İki kardeş varmış, büyüğü Halil, küçüğü İbrahim. Halil evli, çocuğu da var. İbrahim ise bekar.
Tarlayı ekmişler, mahsulü ikiye bölmüşler. Halil "gidip çuvalları getireyim" diye biraz uzaklaşınca...
İbrahim düşünmüş taşınmış ve kendi kendine demiş ki:
- Abim evli, çocuğu var... Ona daha çok buğday lazım... Kendi payımdan birazını onun buğdayının arasına koyayım.
Buğday, çuvallara konulurken, Halil düşünmüş taşınmış ve kendi kendine demiş ki:
- Allah'a şükür benim kurulu düzenim var... Kardeşim bekar... İleride evlenecek... Paraya ihtiyacı olacak... Benim payımdan bir miktarını onun çuvalına katayım.
İki kardeş her fırsatta "birbirlerinin çuvalına" buğday taşırlarmış.
Bu durum Allah'ın hoşuna gitmiş. Ve ondan sonra buğdaylarına "bir bereket, bir bereket vermiş" ki sormayın gitsin.
Bugün Türkiye'nin pek çok kentinde "Halil İbrahim Sofrası" diye lokanta vardır.
Şanlıurfa'da, Köksal Toptan'a bir "hediye" vermişler.
Halil İbrahim sofrasının "çorba kazanının maketini."
Köksal bey "geç kazanın başına, salla kaşığı" diye güldü.
- Teşekkür ederiz sayın Başkan, yemiş gibi olduk.