Datça dünyanın lüks tatil beldesi olur mu?

Türkiye'yi 'her şey dahil' ve ucuz bir tatil bölgesi olarak bilen turistlere, hem son derece lüks bir hizmet hem de yüksek fiyattan oda satılabilir mi? Turizm sektörünün son yıllarda en çok başını ağrıtan konu 'her şey dahil' sistemi oldu. O yüzden, Antalya'da birbirine tıpa tıp benzeyen otellerin yanında son derece lüks bir oteller yapıldı yapılmasına da bir türlü istenen yüksek fiyatlar uygulanamadı. Çünkü insanlardaki Antalya algısı bambaşkaydı.
Aslında bu sorun Türkiye'nin bütün tatil yöreleri için geçerli. Daha yeni yeni farklı konseptlerde kendine lüks kategoride yer bulmaya çalışan oteller, 'Biz hem pahalıyız hem de son derece lüks servis veriyoruz' deme cesaretini göstermeye başladılar.
Bu söylediğime en son örnek sanırım Kalkavanlar'ın birkaç yıl önce satın aldıkları ve ciddi yatırım yaparak lüks sınıfa soktukları Marmaris'teki eski Robinson Club, bugünkü Select Maris'i verebilirim.
Select Maris'in de içinde bulunduğu Turkon'un Turizm Direktörü, on yıldır Türkiye'de otelcilik yapan ve artık Türkçe de konuşan bir Alman. Dieter Schenk, seyahatlerine ciddi para harcayan zengin turistleri çekmek için farklı bir yol deniyor ve çevresindeki güzel ve butik otelleri de işin içine katarak Datça'nın gizemli, farklı ve özel bir turizm beldesi olduğu yolunda reklamlar yapıyor.
Schenk, Antalya'da yapılan yanlışların Datça'da yapılmaması için uğraşıyor. Yani nasıl ki İbiza ve Sardunya tüm dünyada güzel ve özel otellerin, müthiş gece hayatının önemli iki ismi olarak biliniyorsa, mesela Datça yarım adası da muhteşem doğa güzelliği ve birbirinden farklı ama özel otelleriyle yurtdışından turist çeksin.
Schenk, 'Biz eski imajı yıkmak için uğraşıyoruz' diyor ve ekliyor: 'Tamam yüksek sezonda oteller dolu, oysa bütün sezonlarda dolu olabilir. Bizim gibi pek çok grup önemli yatırımlar yaptı. Olağanüstü tesisler yarattık. Bunları görmelerini istiyoruz."
Select Maris aslında zor yolu seçen otellerden. Robinson Clup iken bir zincirin parçası olduğundan ve dünyanın önde gelen tur operatörlerinin ağında yer aldığından müşteri bulmak da hiç zorlanmıyordu. Ama tabii o müşterinin geldiği otelin fiyatları daha düşüktü. Şimdi başka bir kategoriye geçen otel, gruptan da ayrıldığından kendi müşterisini kendi buluyor, üstelik de örneğin yüksek sezonda geceliği 200-300 euro olan odalara müşteri bulmakta zorlanmıyor.
İlginçtir, ilk defa üstelik bir Alman yönetici sayesinde Datça'da lüks oteller bir araya gelmiş ve Datça'yı yurtdışında pazarlamanın önünü açmak için projeler üretmeye başlamış.