kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Haziran 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
ERDAL ŞAFAK

Ertuğrul neden battı?

TOKYO

Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül dün Tokyo'daki Mori Sanat Merkezi'nin 52'nci katında bir serginin açılışını yaptı: "Tarihi Fotoğraflarla Asırlık Türk-Japon Dostluğu".
Sergide İstanbul'da, Yıldız Sarayı bünyesindeki Seyir Köşkü'nde hizmet veren İslam Konferansı Teşkilatı İslam Tarih Sanat ve Kültür Merkezi'nin
(IRC ICA) sağladığı 60 fotoğraf yer alıyor.
(IRCICA halen 70 bini aşkın tarihi ve son derece değerli fotoğrafa sahip. Bunun 36 bin adedini "Sultan Abdülhamit Albümleri" diye bilinen ve 1850-1916 yılları arasındaki dönemin yaşamından kesitler yansıtan "Yıldız Fotoğraf Koleksiyonu" oluşturuyor. Tokyo'daki kültürel etkinliğin fotoğrafları da o koleksiyondan seçildi.)
60 fotoğrafın önemli bir bölümü "Ertuğrul Firkateyni faciası" ile ilgili: Firkateynin İstanbul'da demirliyken çekilmiş görüntüsü, subaylarının toplu fotoğrafı, Japonya'da battığı mevki, orada dikilen abide, kurtulanların hastane ve İstanbul'a dönüş anıları, şehitler için düzenlenen cenaze töreni, kurtulanları İstanbul'a getiren Japon kruvazörleri "Hiyei" ve "Kongo"nun ve de mürettebatlarının resimleri, vb.
"Ertuğrul Firkateyni faciası"nın öyküsünü az-çok hepimiz biliyoruz ama yine de hatırlatalım:
Japon İmparatoru Meiji'nin amcası Prens Komatsu Nomiya Akihito ile eşi Prenses Yoriko Komatsu, 1887'de Avrupa başkentlerini kapsayan gezilerinde İstanbul'a da uğradılar. Göksü Kasrı'nda ağırlanan, İstanbul'un tarihi ve turistik yerlerini gezen soylu konuklara Padişah 2'nci Abdülhamit 23 Eylül 1887'de Yıldız Sarayı'nda yemek verdi.
Bu ziyaretten çok memnun kalan Abdülhamit, iki ülke arasındaki ilişkileri daha da geliştirmek ve İmparator Meiji'ye Osmanlı'nın en büyük devlet nişanını takdim etmek amacıyla Ertuğrul Firkateyni'ni Japonya'ya göndermeye karar verdi. 1889 Temmuz'unda İstanbul'dan demir alan 650 mürettebatlı gemi 11 ay süren yolculuğunda birçok limana uğradıktan sonra 7 Haziran 1890'da son durağı Yokohama limanına vardı ve törenle karşılandı. Firkateyn Komutanı Osman Paşa, İmparator'a Abdülhamit'in mektubunu, nişanını ve diğer armağanları sundu. Görevini başarıyla yerine getirmenin huzuruyla dönüş yolculuğuna çıkan Ertuğrul, elim bir kazada battı. Komutan Osman Paşa dahil 581 subay ve denizci şehit oldu. 69'u halk tarafından yaralı olarak denizden toplandı, tedavi edildi. Daha sonra "Hiyei" ve "Kongo" kruvazörleriyle İstanbul'a gönderildi.

"Bize bir şey olmaz" mı?
Peki, "Ertuğrul Firkateyni" neden battı? İki versiyon var.
- Türk kaynaklar: Ertuğrul Firkateyni Yokohama'dan Kobe'ye doğru seyrederken, Kashinosaki fenerini geçtiği sırada kayalıklara çarparak battı.
- Japon kaynaklar: Komutan Osman Paşa, Abdülhamit'e ziyaretin sonucunu bir an önce bildirmek için sabırsızlanıyordu. 15 Eylül'de yola çıkmaya karar verdi. Gerek yetkililer, gerekse denizciler kasırganın gelmekte olduğu, yolda ciddi tehlikeyle karşılaşabilecekleri uyarısında bulunup, meteorolojik koşullar iyileşinceye kadar beklemesini tavsiye ettiler. Paşa dinlemedi. Demir aldı ve ertesi gün, yani 16 Eylül'de, öğleden sonra Kishu açıklarından geçerken aniden bastıran tayfuna yakalandı ve Kushimoto kenti açıklarında kayalara oturarak battı.
Yani, Osman Paşa'nın "Bize bir şey olmaz" anlayışı veya inancı, kendi dahil 581 kişinin hayatına mal oldu.
Zaten yaşadığımız tüm faciaların kökeninde bu anlayış, bu inanç yatmıyor mu?
17 Ağustos 1999 depremini de dünyanın tüm uzmanları bekliyordu. Özellikle Japon sismologlar. Çünkü Kandilli Rasathanesi ile birlikte kurdukları gözlem ağıyla bölgeyi incelemişler ve büyük bir depremin elinin kulağında olduğu uyarısında bulunmuşlardı.
Aynı şekilde, Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik yıkımı olan 19 Şubat 2001 ekonomik krizi de tüm iktisatçılara göre bağıra bağıra geldi.
Şimdi büyük İstanbul depremi için geriye doğru sayılıyor ama çoğumuz, çoğunluğumuz "Bize bir şey olmaz" tuzağından kurtulamıyoruz.
Daha önemlisi, müthiş bir siyasal-ekonomik "Tsunami"nin ayak sesleri her gün daha da yaklaşıyor. Uyarı üstüne uyarı yapılıyor.
Gelin, hiç değilse bu kez "Bize bir şey olmaz" tevekkülü yerine "Tsunami"yi savuşturmanın çarelerini arayalım. İş işten geçmeden.