kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 1 Nisan 2008, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
Günaydın 
RAHŞAN GÜLŞAN

Paris'te beş minare, beri gel Hilton beri gel!

Sağır sultan duydu, geçtiğimiz hafta Paris Hilton geçti evimizden, yuvamızdan. Gerisinde de 'Basın toplantısına gitmeyen gazeteciler kahraman mı oldular yoksa hacı mı?' tadında bir tartışma kaldı. Milliyet (Ali Eyüpoğlu), Sabah (ben) ve Akşam (Oray Eğin) gazeteleri bu toplantıya katılmadı. Hıncal Abi, Cengiz Semercioğlu ve Engin Ardıç bu konuda fikirlerini yazdılar. Engin Ardıç gerçekten çok tatlıydı, "Kadının parfümünü sormayacaktınız da Ergenekon'u mu soracaktınız?" dedi. Hıncal Abi de paparazziler posta koyuyor sanmış. Kelebek'ten Cengiz Semercioğlu ise "Göz göre göre haber atladılar, herhalde kahraman oldular" tadında dokundurmuş.

YUFKA YÜREKLİLERİM
Aslında bence olay bu kadar da büyütülecek gibi değil. Cengiz arkadaşımız belli ki biz gitmediğimiz için kahraman olduk sanıp korkmuş! Ama rakip gazete olarak haber atlamamıza o kadar üzülmüş ki, asıl beni bu etkiledi. Biz genellikle Günaydın'da, Kelebek'e haber atlattığımızda seviniriz ve 'göz göre göre haber atladılar' diye köşe yazıları yazmayız. Demek ki biz yanlış yoldayız. Hürriyet gazetesindeki yufka yürekli arkadaşlarıma sevgiler... Efendim anlatayım; Paris Hilton yuvarlak masa toplantısına etik değerler veya kahraman olma kaygısı gütmeden gitmeme kararı aldım. Bu konuda herhangi bir posta koyma açıklaması da yapmadım. Üstelik bunu da gazetemin genel yayın yönetmeni ve Günaydın'ın yayın yönetmenine danışarak yaptım. Karar bana bırakıldı. Eğer gazetem gitme yolunda fikir bildirseydi tabii ki giderdim. Ama herhangi bir ana teması olmayan görüşmenin benim adıma bir keyfi kalmamıştı. Zaten giden tüm gazeteler de aynı şeyleri yazdılar neredeyse. Benim gözümde gazetecilik; yapılmamışı yapmak, yeni şeyler denemek ve tabii ki yazılmamışı yazmak olarak özetlenebilir. Ben zaten, Los Angeles'ta Paris'le ilk görüşen gazeteci olmuşum. İstanbul'daki görüşme ancak L.A'da çektirdiğim fotoğrafı imzalatmak için güzel bir fırsat olabilirdi! Cengiz'in "Los Angeles'a giderken anlaşma imzalıyor, burada imzalamıyor" lafının cevabı ise basit; L.A'deki toplantı Paris Hilton'un filminin tanıtımı içindi ve film dışında soru sormamak koşulu çok da anlaşılabilirdi. Üstelik yanımda yöremde bir Türk rakip yoktu. Ayrıca herhangi bir taahhütnameye de imza atmadım. Bu koşulu sözlü olarak kabul ettim. Bunun dışında ben de anlaşmalı ropörtaja inanıyorum. Hatta Oray Eğin ile Londra'da katıldığımız Lost basın toplantısında da benzer şeyler yaşanmıştı. Ama o toplantıda da dizi ile ilgili soracağımız binlerce soru vardı. İstanbul'da kadına parfümünü sormak bana hiç cazip gelmedi. Cengiz korkma kahraman olmadım!