kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 5 Mart 2008, Çarşamba
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

'Yaşamak güzel şey be kardeşim!'

ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR
ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR
Bu cuma gösterime girmesi beklenen 'Hayattan Korkma' filminin basın gösteriminden sonra bir arkadaşım Televizyon filmi gibi, sinema duygusu vermiyor' deyince ben de hemen "Mahzuru yok, hoşgör artık" deyivermişim. Son dönem Amerikan espri 'sezgisini' veya bildik Hollywood senaryolarını köpürterek yeni Türk anlayışına uyarlayan sulu komedilerimiz aklıma geldiğinden elbet...

MASAL GİBİ ANLATIYOR
Zeki Alasya'nın performansından, 'dostluk, özveri, hoşgörü ve dayanışma öyküsü' anlatan senaryosuna kadar bildik klişelerin tekrarlandığı konuşulabilir tabii ki... Konusuna gelince... Film; taşrada kendi yağında kavrulan üç ailenin ekonomik ve duygusal travmalarını anlatırken eski Yeşilçam nostaljisine evriliyor, nihayetinde kendimizi iyi hissetmemiz için tüm düğümler güzelce çözülüyor. Senaryoda 'Zilli Emine' gibi gereksiz karakterler de var. Ancak film derdini 'mesel' değil de masal' misali anlatan bir romantizme sahip... Bu anlamda popüler sinemanın hiç de azımsanmayacak bir gereğini yerine getiriyor, hedefe kilitleniyor. Dolayısıyla kimi zaman takılsa da kolayca akıyor. Berrin Dağçınar'ın yazıp yönettiği 'Hayattan Korkma' nazik bir film. Baba rolündeki üç erkek karakter de kadınlarla olan iletişimlerinde olabildiğince eşitlikçi... Aile çoluk çocuk hep birlikte sofraya oturuyorlar, etrafındakilere şevkat göstermekte kasılmıyorlar.

NAİF BİR ALTERNATİF
Dağçınar, ağdalı yaklaşımına rağmen özellikle aile kavramını yüceltirken niyeti konusunda da gayet istikrarlı. Bunu ister evlatlık, ister dostlukla yani sonradan kazanılmış aile anlayışı üzerinden yapsın, 'komün' yaşamı ve dayanışmayı baştacı ediyor. Gerçi Nazım Hikmet'in ünlü 'Yaşamak güzel şey be kardeşim' satırıyla açılan filmin başındaki mutlu taşra hayatı manzarasını modernize hayatın tüketiciliğine karşı pek naif bir alternatif... Zaten 'hain süpermarket sahibi' üzerinden piyasa ekonomisinin acımasız rekabetini ve mafyöz uygulamaları eleştirirken finalinde emeğin hakkını kasabalı (halk) değil yine 'dışarıdan' sermaye sahibi birisi veriyor. Ama son kertede seyirci olarak romantik bir hoşgörüyü ziyadesiyle köpürtülmüş bir kabalığa tercih etmeniz gayet anlaşılacaktır elbet...