kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 22 Şubat 2008, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Fidel.. Küba'nın da sonu mu?..

"Cennetin yeryüzündeki promosyonu" diye yazmıştım, Küba dönüşü yıllar önce.. Nasıl ama nasıl keyifli, neşeli, mutlu günler geçirmiştik, Ünal (Özüak), Alp (Yalman) ve ben bu cennet ülkede.. "İlk fırsatta dönmek üzere" diyordum içimden, uçağımız Havana'dan havalanırken.. Olmadı.. O çok uzun yolu mu göze alamadım bilmem.. Yakın olsa, yılda en az iki kez giderdim inanın, bu güzel insanların, güzel müziklerin, güzel ülkesine..
"İlk fırsatta" dememin de sebebi vardı.. İçimde bir his, içinde yaşadığım o Küba'nın Fidel'le birlikte biteceğini söylüyordu bana.. "Fidel gider, Küba biter.. O ölmeden gitmeliyim yeniden.."
Neden böyle diyordum bilmem..
1979'da Split'te de ayni hisse kapılmıştım ben.. Mareşal Tito, on adım ötemde Akdeniz Oyunlarının Kapanış Konuşmasını yapıyordu. Öyle bir konuşma yoktur aslında. Devlet Başkanı "Kapattım" der, biter.. Ama Tito başkaydı. Tüm Olimpik gelenekleri yıkıp konuşuyordu ve o konuşurken etrafımdaki insanlar hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı. Oyunların başından beri bize yardım eden dünya güzeli gönüllü kız dahil.. Yaşı uygun değildi.. Tito'yla yaşamamıştı bile doğru dürüst..
"Niye ağlıyorsun" dedim..
"Tito ölürse, Yugoslavya biter" diye hıçkırdı.. Daha pek çokları söyledi o gün ayni şeyi.. Ve de dedikleri çıktı. Tito öldü.. Yugoslavya'nın haline bakın.. O üçüncü dünyanın lideri Yugoslavya'nın..
Ben iki liderin halkı tarafından ne kadar sevildiğini bizzat gördüm ve yaşadım.. Üçüncüsü yok..
Birisi Tito'ydu.. Öteki Fidel.. Üstelik totaliter rejimlerin lideriydi ikisi de..
Küba'da 10 gün kaldım.. Gördüğüm, tanıdığım herkes Fidel'e âşıktı.. Cohiba'nın 30'uncu yılı için gitmiştik. Smokinin mecburi olduğu baloda tek üniformalı vardı, Fidel.. Çıktı uzun uzun konuştu.. Anında çeviriyorlardı..
Ertesi gün, Ünal, Alp dolaşıyoruz Küba sokaklarında.. Her kafenin önünde halk birikmiş, televizyona bakıyor heyecanla.. "Maç mı var, nedir" diye meraklandık. Fidel'in bir gece evvelki konuşmasını yayınlıyorlarmış.
O insanları oraya zorla götüren yok.. Kendiliklerinden toplanmışlar.. Sonuna dek dinlediler.. Haykırarak, gülerek, alkışlayarak..
"Nedir bu sevginin sebebi" dedim, bir eski devrimciye.. Bekliyorum ki, Fidel bir halkı nasıl esaretten kurtardı, Amerikan uşağı zalim Batista'yı nasıl kovup, halkı özgürlüğüne nasıl kavuşturdu edebiyatı falan yapacak..
"Bilir misiniz Hıncal Bey" dedi, " Küba'da Fidel'in elini sıkmamış Kübalı yoktur!.."
Her fırsatta Kübalılarla buluşurmuş.. Meydanlarda.. Başkanlık Sarayında.. Evlerinde.. Kübalıların evlerinde.. Ev ev dolaşırmış Havana'yı.. Öteki kentleri, köyleri.. Her aileye misafir olur, dinlermiş onları.. Fidel'in efsane olmasının sırrı işte bu benim politikacılarım.. Sırrı bu..
Küba'da Fidel'in elini sıkmayan Kübalı yok..
Ve de nasıl tatlı adam, o tarihe adını yazan devrimci.. O asker.. O komünist diktatör.. Nasıl tatlı adam..
Cem Yılmaz izleseydi onu, Cohiba gecesinde kıskanırdı.. Öyle bir stand upçı.. Öldürdü bizi gülmekten..
Puro gecesinde konu puro oluyor tabii..
Küba halkına puroyu yasaklamasını anlattı..
"Ülkenin ekonomik durumu iyi değil. Para lazım.. Satacak iki şeyimiz var. Şeker kamışı ve puro.. Dünyanın en iyi puro tütünü bizde ama, işte bu kadar üretiyoruz. Fazlası mümkün değil. O tütünün yarısını da benim halkım içiyor.. Çare.. Halk içmezse, ondan artanı satarız.."
Ev ev dolaşıp anlatmış durumu herkese.. "Bırakın puro içmeyi" demiş, teker teker, tiryakilere.. Tütün tüketimi azalmış gerçekten.. Satacak daha çok puroları olmaya başlamış..
Bu arada kendisi de tiryaki.. "Halka yasakla, sen ortada püfürdet, olmaz.. Gizli gizli içiyorum, evimde, odamda.."
Bir sabah gene odasında dolaşırken boy aynasında kendini görmüş.. Elinde puro.. " Öyle kalakaldım, kendime bakıp ve kendimden utandım.. 'Ulan Fidel halkını kandırmak sana yakışıyor mu, Kennedy'den ne farkın kaldı o zaman' dedim kendime.. Puromu söndürdüm, bir daha da yakmadım.."
Kennedy hikâyesini de anlattı..
"Bu, Küba'ya ambargo ilan etti ya.. Küba malları artık Amerika'ya girmeyecek. Beyaz Saray'daki CIA ajanlarına emir verdi, bir gün evvel.. Ne kadar Havana purosu buldularsa Washington'da, toplayıp, Beyaz Saray'a stokladılar. Ambargo ondan sonra ilan edildi.
Amerikan halkı ucuz purolar içerken, Kennedy Havanalarını tüttürmeye devam etti.."
Elindeki uzun puroyu gösterdi.. Küba geleneğinde bu boy puro yok.. Che ciğerlerinden hasta.. Doktorlar puroya kesin yasak koymuşlar. Yalvar yakar günde bir puro için izin alır almaz, Fidel'e koşmuş.. "Komandante" demiş.. "Benim için mümkün olan en uzun puroyu yapmalarını emret ne olur, fabrikaya.."
Piyasanın iki misli boyundaki purolar öyle başlamış ve girmiş dünya piyasasına işte..
O gece bir de açık arttırma var.. Havana'da dünyanın en büyük, en ileri çocuk hastanesi inşa ediliyor.. Onun yararına.. Küba'da tıp gerçekten dünya çapında.. Fidel halk sağlığını en öne koymuş. Gezdik. Gördük hastaneleri.. Baş hekim ayda 20 (Yirmi) dolar maaş alıyor ama, o hastanenin benzeri dünyada az.. Ve de tüm sağlık hizmetleri bedava..
Şimdi de Çocuk Hastanesi..
Bir hümidor açık arttırmaya çıktı.. Dünya güzeli, en pahalı cinsinden hümidor.. Su içinde beş, on bin dolar eder.. Küba'nın en güzel mankeni Lluyuba'nın elinde.. O kız sonra İstanbul'a geldi, bir Küba gecesine katılmaya.. Kaldı da bir süre.. Gaye'ye (Sökmen) mankenlik yaptı hatta..
Açık arttırma için Londra'dan dünya ünlüsü bir "Satıyorum.. Satıyorum, Sattım" diyen adam davet edilmiş..
50 dolardan başlattı. En önde, en faça masalarda, Havana Purolarının Avrupa Baş Bayileri oturuyor.. İspanya'dan, Fransa'dan.. İsviçre'den.. İngiltere, İtalya'dan..
"100 dolar.. 150 dolar.. 250 dolar.."
Beş dakika falan geçti, 700 dolar civarında arttırma.. Fidel birden fırladı yerinden.. Sahneye çıktı.. Mikrofonu İngilizin elinden kaptı..
"Beyler" diye bağırdı.. "Bu para ile hastane yapacağız. Gecekondu değil.. Adam gibi fiyat verin.."
Bayilerin hepsini adıyla tanıyor..
"Manuel ne dedin, duymadım" dedi, İspanyol'a, önüne gelip..
"Beş bin dolar" dedi, İspanya baş bayisi..
"Ne.. Ne.. Ne.. Ne?.."
"50 bin dolar komandante.."
Ondan sonra arttırma öyle devam etti.. Bittiğinde, hastanenin ameliyathanesi de bitmişti..
Teşekkür etti Fidel ve mikrofonu ve sahneyi bırakıp halkının arasına indi..
Şimdi yaptığı gibi..