kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 20 Ocak 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC

Yaralı kadınlar mahallesinin Muhtar'ı

ECEVİT KILIÇ
Reha Muhtar, haber bültenlerinin magazinleştirilmesinin öncülerinden oldu. Ama 'acayip' haberlerinin içinde kendisi de magazin malzemesi haline geldi. Gülşen ve Deniz Uğur aşkı ise Muhtar'ın yeni bir özelliğini ortaya çıkardı: Yaralı kadınların sığınağı..
Tek kanallı TRT'de ciddi değişimin yaşandığı bir dönem... Henüz Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın oğlunun korsan özel televizyonu ufukta görünmüyor... Bültenler; 'devrim', 'özgürlük' hatta 'anı' gibi sözcüklerin kullanılmasının yasaklanmasına rağmen sabırsızlıkla bekleniyor... Siyah beyaz ekranda necefli maşrapa ve ardından 20.00'ye saniyeler kala yelkovan ve akrep... Ve bir gün ekranda "Reha Muhtar Atina'dan bildiriyor" anonsu... Tekerleme gibi bir şey... Gazeteciliğe Abdi İpekçi'nin öldürülmesinden sonra Aydın Doğan tarafından satın alınan Milliyet'ini, bir gazetecilik efsanesi olan Çetin Emeç döneminde başlayan Muhtar, bir süre yazıişlerinde çalıştıktan sonra Türk-Yunan ilişkilerinin en gergin döneminde soluğu Atina'da alıyor... Hem de bizzat Emeç ve Aydın Doğan'ın isteğiyle... Yunanistan'a giden her gazeteciye ajan gözüyle bakılıyor, takibe alınıyor... Kerküklü, yüreği vatan sevgisiyle dolu Reha Muhtar da aynı şeyleri yaşıyor: "Yunan sivil polisi beni sürekli takip ediyordu. Hatta evime, arabama kadar giriyorlardı." 80'li yılların Atinası'nda bir Türk için gazetecilik kolay değil... Hem de Milliyet'i, 'Türk-Yunan barışı için çaba sarf eden Abdi İpekçi'nin Milliyeti'ni temsil etmek' hiç kolay değil... Yunanistan, 1974 yılında Ecevit'in Kıbrıs çıkartmasından sonra çöken askeri cuntanın ardından hayli demokratik bir dönem yaşıyor. Türkiye ise tam tersine, cunta yönetimi altında...

REHA MUHTAR SİRKİ

Muhtar altı-yedi yıl süren Atina macerasından sonra Türkiye'ye döndü. O tarihe kadar TRT formatında, klasik bir haberci olarak bilinen Muhtar, Türkiye'de televizyonculuğa devam etme niyetindeydi. Ama TRT'den herhangi bir ses yoktu. Bunun üzerine TRT'ye 'program' teklifi götürdü. TRT, öneriyi kabul edince Ateş Hattı doğdu. Bu program, Reha Muhtar'ın hızla tanınmasına yol açtı. Ancak reklamcılığın "İyi reklam, kötü malı hızla batırır," diye ifade edilen o altın kuralı, televizyon dünyasında da geçerliydi... Atina'dan bildiren Reha Muhtar'la Ateş Hattı'ndaki Muhtar arasındaki fark hemen ortaya çıktı. O günlerde kimsenin tam olarak adını koyamadığı bu farkın ne olduğunu anlamak için özel televizyonların yayılması, Reha Muhtar'ın da Show TV'nin haber bültenini yönetmesi gerekecekti... Türkiye, Reha Muhtar'ı saçmalık dozu giderek artan sorularıyla tanıdı ve Muhtar bir fenomen haline geldi. Canlı bağlantılarda eşi tarafından bıçaklanan adama "Karınız sizi bıçaklarken orada mıydınız?", Tünel kazarken yakalanan mahkûma "Tüneli kaçmak için mi kazdınız?" sorularını yöneltmesiyle haber formatını da, izan denen şeyi de altüst etti. "Konuşan Türkiye" diye savunulan özel televizyonculuk, Reha Muhtar'la büyük bir hayal kırıklığına dönüştü. Haberler "Reha Muhtar sirki" damgasını yiyecek kadar acayipleşti, habere bilgisiz bir heyecan, hatta komedi geldi. Cüceler, uzun adamlar, köpekler... Komediyi haberlerle değil kendisiyle kattı. Haberi iletişim aracı olmaktan çıkartıp, eğlence sektörünün metasına dönüştürdü. Reha Muhtar'ın haberleri bugün ekranda gördüğünüz sabah programlarını bile 'ciddi' kılacak kadar magazindi. Üstelik bütün bunları ciddiyeti ve disipliniyle tanınan gazeteci Çetin Emeç'in gazetecilik çizgisine dayandırabilecek kadar cüretkârdı...

HAYATI DA MAGAZİN
Ekranda magazinleşen Muhtar, gerçek hayatta da magazin malzemesi oldu. Harika Avcı'yla aşk haberleri bunun ilk ürünüydü. Ardından magazin programlarını Çetin Emeç'in kızı Mehveş Emeç'le yaşadığı aşkın görüntüleri süsledi. Bu ilişkinin Muhtar'ı magazinden kurtaracağı hesaplanırken, Mehveş Emeç kendisini magazinin içinde buldu. Üstüne bir de Nilüfer'le yaşadığı aşk geldi. Ve Reha Muhtar hem reyting hem de çok para kazandı... Haberden çok kendisinin konuşulmasını sağlayan Reha Muhtar, gerçekten ekrandaki gibi acayip, garip mi? Hayır, bence değil. Her zaman "Ben akılıyım, zekiyim hatta entelektüelim ama halk bunu istiyor ben de bunu yapıyorum. Siz de bendeki ve haberlerimdeki bu acayipliği anladıysanız, halkın geriliğinin farkındaysanız siz de zekisiniz," stratejisini kullanıyor... Muhtar'ı madara etmek için konferansa çağıran iletişim fakültesi öğrencileri, Muhtar'ın "Onlara kendisinin zeki olduğunu hissettirmesiyle," konuklarını ayakta alkışlayarak uğurluyordu... Reha Muhtar'ın haberleri, çalıştığı kanalı paraya boğacak kadar bol reyting almıştı ama itibar yoktu... Öyle ki bu durumun kanalın sahibi olan grubun itibara ve kaliteye dayanan bankasına bile zarar verdiği, bankanın piyasa değerini aşağı çektiği konuşuluyordu. Muhtar, Show TV'deki reytingiyle Star'a transfer oldu. Ama aynı ilgiyi göremedi. Bunun üzerine anlamsız tekrarlara dayanan, ne
söylendiğinin öneminin olmadığı, sadece kavga ve reytingin işe yaradığı spor yorumculuğunu denedi. Yine ilgi çekmedi. Gazetelere döndü. Ama ekrandaki haber tarzını gazeteye yansıtmak hiç de kolay değildi. Çünkü bunu zaten Savaş Ay benzeri gazeteciler yapıyordu. Muhtar da bir dönem bunu yaptı. Ama tutmayınca yeni gazetesinde artık acayipliğe değil, akıllılığa oynamaya başladı. Ciddi yazılar kaleme alıyor artık. Hrant Dink'in cenazesinde atılan "Hepimiz Ermeni'yiz" sloganını eleştirenlere, "Atatürk'ün Türkiyesi cenazedeki kalabalıktır," diye hiç umulmayan yanıtlar verebiliyordu.

MUMCU CİNAYETİ

Bunu yaparken magazinden kopmadı. Erol Köse, Köse'nin eşi, şarkıcı Gülşen arasındaki aşk skandalına dördüncü kahraman olarak dahil oldu. Muhtar'la Gülşen'in aşkı artık en önemli haberdi. Şimdi de Tamer Karadağlı, Arzu Balkan ve Deniz Uğur aşk grubunun yine dördüncü kahramanı oldu. Bu kez de Deniz Uğur'la aşk yaşadığı haberleri magazin sayfalarını dolduruyor. Ama bu iki ilişkide dikkat çeken bir nokta var: Hem Gülşen hem de Deniz Uğur, aldatma hikâyeleri içinde bir anlamda yorgun düşen, yıkılan kadınlardı. Bir anlamda aşk enkazları. Bu noktada büyük şefkatle Reha Muhtar'ın ortaya çıkması en önemli nokta olsa gerek. Zaten Muhtar, her zaman kadınlara karşı nezaketiyle dikkat çeken bir isim oldu. Aynı nezaketi yanında çalışan kadın gazetecilere de gösterdi. Şimdi bir şov programıyla ekrana döneceği konuşuluyor. Hem de Sezen Aksu'yla. Kim ne derse desin bana göre Reha Muhtar'ın en büyük başarısı, Uğur Mumcu cinayetini 'karartan' gazeteci olduğunu unutturması. Karartmayı da en önemli tanıklardan birini, Ayhan Aydın'ı, TBMM Faili Meçhul Cinayetler Komisyonu'na götürüyoruz diye canlı yayına çıkartarak, 60 milyon seyirci önünde yalancılıkla suçlamasıyla yaptı. Oysa Muhtar'ın yalancı tanıklıkla suçladığı Ayhan Aydın; bombayı otomobile yerleştirenleri görmüş, onlarca kişi içinde İslami Hareket mensubu olan Mehmet Ali Şeker, Mehmet Zeki Yıldırım ve Ayhan Usta'yı kesin biçimde teşhis etmişti. Ayhan Aydın'a 'yalancı' denmesinin nedeni, teşhis ettiği isimlerden ikisinin resmi kayıtlara göre 'gözaltında' olmalarıydı. Ancak gözaltı tutanaklarının polis tarafından tahrif edildiği daha sonra anlaşılacaktı. Reha Muhtar bu yüzden Meclis Komisyonu'nda ifade vermesini de unutturabildi. Belki bu vicdan azabıyla, belki de tanığın 'yalancı' olduğu konusunda 'bilgi' ve 'fikir' sahibi olduğu için yazılarında sık sık Uğur Mumcu'nun ünlü "Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar" cümlesini kullanıp duruyor... Kim bilir?
Haberin fotoğrafları