kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 20 Ocak 2008, Pazar
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
ABC
İdmanyurdu’nun futbolcuları maç öncesi kendilerini motive ediyor.

Ordu'nun dereleri yukarıya doğru akıyor

Nuh KÖKLÜ
Ordu'da top peşindeki 22 genç kadın 'erkek icadı' futbolun ezberini bozuyor. Soyaspor, Bayanlar Futbol Ligi'nde oynuyor, İdmanyurdu takımının ise mazisi yalnızca bir hafta. Skora değil oyuna bakıyorlar, oyun oynayarak kaderlerini ele alıyorlar.....
"Beni deli ediyorsun, versene pasını..." Kimsenin deli olduğu yok, top yuvarlanıyor, topun arkasında 22 genç kız koşturuyor. Hava soğuk, burunlar soğuktan kıpkırmızı, her yere düştükçe iki saniyelik kadınca kapris, sonra koşturmaya devam. Antrenör Özcan Türkmen saha kenarından sesleniyor: "Selin öyle mi vuruyordun topa?" Selin öyle vurmuyormuş, Özcan Hoca her futbolcunun topa nasıl vurduğunu bile biliyor, "Gizem gibi oyuncumuz olsa Delgado rahatlar, Beşiktaş daha iyi olurdu," yorumumu gülümsemeyle karşılıyor. Kimse deli değil ama tam bir 'delilik' yaşanıyor. Ordu'nun iki kadın futbol takımı antrenman maçında. Futbolun erkek işi olduğu ezberi bozuluyor. Takımlardan Soyaspor'un mazisi bir yıl. Bayanlar Futbol Ligi'nde oynuyorlar, en son yaptıkları Gazi Üniversitesi maçını 14-0 kaybetmişler ama yaşları 15 ile 17 arasında değişen bu çocukların rakipleri üniversiteli profesyoneller olunca skorun çok da anlamı kalmıyor. İdmanyurdu'nun mazisi ise bir hafta. Henüz emekleme dönemindeler, belki bu yaz yıldızlar futbol ligine katılacaklar. Kızların çoğu Ordu Ticaret Lisesi öğrencisi, yani lise bir nevi İdmanyurdu'nun alt yapısını oluşturuyor. Hali hazırda 30 kız, İdmanyurdu'yla haftada altı gün idmana çıkıyor. Sabahçılar öğlen, öğlenciler sabah idmanı yapıyor. Pazar günü ise toplu idman var. Onların servisle evlerine bırakılması, ailelerinden alınan özel izinler, ders notlarının bile kontrol edilmesi İdmanyurdu'nun temel prensibi. Bu prensipleri yaratan ise eskiden Amatör Sporlar Federasyonu Başkanlığı yapmış, Ordu'da neredeyse garson, tezgâhtar, kuruyemişçi çırağı gibi birçok kişiyi sporun tezgâhından geçirmiş Engin Öztürk, tabii lisenin emektar beden eğitimi öğretmeni Enis Uzunlar'ın çabasını da unutmamak gerekir.

YÜKSEK NOT GEREK

Cemaati kalmadığı için terk edilmiş ve kılık değiştirip kültür merkezine dönüştürülmüş Taşbaşı Kilisesi, daha yukarılarda, yazları mesire yeri, kışları canı sıkılanların soluklanıp kente baktığı Boztepe. Boztepe'den bir martı uçuşu uzakta ağlarını onaran balıkçılar, onlara yoldaşlık yapan kediler, parke döşeli caddede ellerini cebine sokup sahil boyunca yürüyenler, parkta nedense unutulmuş ayakkabı teki. Italo Calvino Görünmez Kentler kitabında bir kenti tarif ederken, saçaklardan sıçrayarak ilerleyen kedilerden, sokak lambasının yerden yüksekliğinden ve de o sokak lambasına asılan zorbadan bahseder. Bir kenti kent yapan kapladığı alanla geçmişte yaşadıklarının toplamıdır ona göre. Öyleyse; tam da türküde olduğu gibi Ünye'de Fatsa arasında Hekimoğlu'yla baş etmeye gelen zorba ordu, şu an nerede olduğu bilinmeyen ve de döşetilemeyen konak, 1980 öncesinde Terzi Fikri'nin (Fikri Sönmez) bir halkın kendi söküğünü dikebileceğini göstermesi, bir türlü bitmeyen sahil yolu, yapılması için dualara bile çıkılan havaalanı Ordu'yu tarif etmeye yeter mi? Ya da hamsi tava, benzerini Bafra'da, Trabzon'da da görebileceğiniz az pişmiş yumurtayla servis edilen pide, bu kenti tarif edebilir mi? Hep bir eksik kalır ama var olandan başlayalım. "Habibe solda oynuyorsun!.. Sümeyya topu fazla ayağında tutma!.." İdmanyurdu'nun antrenörü Ali Köksal taktik tahtasının başında, az sonra çıkacakları Soyaspor maçı için oyuncularını uyarıyor. Kıkırdayarak yapılan itirazlar, "Ama hocam..." diye başlayıp ayağındaki ağrılardan bahsedenler, bir an önce maç bitse de yeniden küpeme kavuşsam diye bakınan Fatma, elinde tespihiyle ablalık ve kaptanlık yapan Habibe maça hazırlanıyor.

CAVCAV PEŞLERİNE DÜŞERDİ
1924'te kurulan ve badmington'dan yüzmeye, okçuluktan atletizme kadar 21 branşta faaliyet gösteren kulübün gözbebeği onlar. Skor olarak başarılı olduklarından değil, tam da kulübün 'Gençler sporla uğraşsın, sosyal hayata katılsın' düsturunun ete kemiğe bürünmüş hali oldukları için gözbebeği onlar. Bugünkü rakipleri ise aynı kentin, aynı okulun koridorlarını paylaştıkları ablaları. Abla sözü lafın gelişi, takım hemen hemen aynı yaştaki kız çocuklardan oluşuyor. Tek farkları ise Gizem (Gönültaş) ve Selin (Hasbal) gibi her kulübün kadrosunda görmek isteyebileceği iki oyuncuya sahip olmaları. Yani İlhan Cavcav olsaydı, Gizem'e mukavele imzalatmak için hiç düşünmezdi. Gizem, 14 yaşında. Fotoğraf çekilirken yüzü daha da kızarıyor. Geçen yıl Riva'daki bayan futbol milli takım kampına çağrılmış. Her iki ayağını da raket gibi kullanıyor, neredeyse top onu görünce uysallaşıp sonsuza kadar ona hizmet etmeye kendini adamış gibi. Selin ondan bir yaş daha büyük. Kanatta oynuyor. "İbrahim Üzülmez senin yaptığını yapsa, Beşiktaş garanti şampiyon olur," sözümü sağ ayağıyla 90'a taktığı golle selamlıyor. Gol sonrasında yaşanan sevinç yumağı, Özcan Hoca'nın saha içine girip oyunculara tek tek neyi yanlış yaptıklarını göstermesi, fizik kurallarını bile altüst ederek gol kaçıran Arzu'nun saçının sevimli bir şekilde okşanması, Engin Öztürk'ün yedek oyunculara "Sırtınızı üşütmeyin," uyarıları... Burası bir futbol kulübünden çok, aile ocağı gibi.

22 ÇELİK KIZ

Bir kenti tarif etmek hep eksik kalır. Ordu'yu tamamlayan ise 22 kız çocuğunun, Engin Öztürk'ün deyimiyle 22 çeliğin (çocuğun Ordu dilindeki ifadesi) top peşinde koşmaları. 5000 yıllık top peşinde koşma geleneğinin erkek icadı olduğuna inananlara inat var olmaya çalışıyorlar bu genç kızlar. Maçtan sonra Fidangör'e (Ordu'nun merkezindeki Süreyyapaşa Caddesi'nin Ordu halkınca söylenen şekli) gidilecek, bir iki çay içilip dedikodu yapılacak, ardından eve dönüş, ders çalışma, televizyon seyretme ve ertesi günü bekleme. Selin'in telefonundan Evlerinin Önü Boyalı Direk türküsünün sözleri yükseliyor. Müziği yakından takip ediyorlar. İsmail YK, Güllü, Barış Akarsu, Ebru Gündeş dinliyorlar. Yalnızca kaptan Habibe, Ferhat Tunç'un adını vererek farklılık yaratıyor. Hepsi futbol seyrediyor hatta Selin, Eurosport'ta kendi mevkisindeki oyuncuların stilini bilecek kadar fanatik bir futbol seyircisi. Kadın futbolcular arasında idolleri ise Türk milli takımındaki Reyhan. Tabii memleketteki birçok genç kız gibi başlarında kavak yelleri esiyor. Kavak Yelleri'ni seyrederek gelecek düşleri kuruyorlar. Umutları taptaze ve kolayca tarif ediliyor. Çarşaf gibi denize bakarak Ordu'dan ayrılıyoruz. Önce Fatsa, karanlık bir silüet gibi karşımıza çıkıyor. Vakti zamanında memleketin aydınlık yüzüydü, yolları belediye tarafından yapılmış ama bir zamanlar halkın çamurları temizleyerek yaptığı kadar güzel de değil. Ünye'de bir mola. Motorcular ağlarını hazırlıyor, üniversiteye hazırlanan kızların eve dönüş telaşı. Ordu çok gerilerde kaldı ama Ordu deyince artık iki kadın futbol takımının olduğu güzel bir kentin tarifi kalacak aklımızda. Habibe Güngör sert şutlarıyla tanınıyor.
Haberin fotoğrafları