kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 23 Kasım 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
MUHARREM SARIKAYA

D'Alema'yı değiştirenler

İster 11 Eylül'ün sonucu, ister Türkiye tatilinin yaraması olarak yorumlansın, dün İstanbul'da 8 yıl önceki Massimo D'Alema'dan farklı bir kişi vardı.
Türk-İtalyan Forumu için bir günlüğüne Türkiye'ye gelen İtalya Dışişleri Bakanı D'Alema da geçmişe sünger çektiğini gizlemedi.
Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın Sait Halim Paşa Yalısı'nda verdiği yemeğe gitmek için İstanbul Boğazı'nda yol alan gemide, 1999'da yaşananları anımsatanlara hep şu cümleyi tekrar ederek yanıt verdi:
"Onlar geçmişte kaldı, ben şimdi Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği için uğraşıyorum..."
Sekiz yıl önce İtalya Başbakanı olarak Öcalan'a sahip çıkan D'Alema, dün PKK'yı terör örgütü olarak kabul ettiklerini belirtip ekledi:
"İtalya, Türkiye'nin maruz kaldığı terörist faaliyetleri en ağır şekilde kınamakta ve mahkum etmektedir..."
Türkiye'nin AB üyeliğine desteğini dünkü Forum'da da açıkça dile getirdi.

AB desteği
Hatta, isim vermedi, doğrudan Fransa ve Almanya'yı hedef alıp Türkiye'ye karşı takındıkları tavrı eleştirdi.
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin Türkiye karşıtı arayışlarına karşı çıktı.
AB'nin aralık ayında toplayacağı Akil Adamlar Komisyonu'ndan Türkiye'ye tam üyelik dışı bir rol biçilmesi arayışına girilmesine direneceğini açıkladı.
Dışişleri Bakanı Babacan'ın, "Türkiye için farklı bir yol haritası çizmesi durumunda, AB'nin Balkanlar dahil yakın çevresini kaybedeceği ve etkinliğinin sıfıra ineceğine" ilişkin uyarısına destek verdi.
AB'nin "Açık kapı politikası uygulaması ve Türkiye'ye verdiği sözü yerine getirmesi" gerektiğinin altını birkaç kez çizdi.

Faktörler
D'Alema'yı bu noktaya hangi etkenler getirdi?
Onu da Forum katılımcılarının konuşmalarında bulmak olasıydı.
İtalya, 1999'da siyasi erkin verdiği karar nedeniyle Türkiye ile ekonomik alanda karşılaştığı bunalımı bir daha düşünmek dahi istemiyor.
Özellikle enerjiye büyük ihtiyaç duyduğu dönemde, geçmişi zihninden tamamen silip atmış bulunuyor.
Sürekli gelişen ve ekonomik dev haline gelen Orta Asya pazarına AB'nin ancak Türkiye köprüsü ile ulaşabileceğini fark etmiş bulunuyor.
"Türkiye'yi reddetmenin Asya'yı da reddetmek anlamına geleceğini" kayda geçiriyor.
AB'yi, Fransa ve Almanya'nın tek karar alıcısı pozisyonundan kurtarmak istiyor.
Kendisinin AB'deki etkin geleceğinin de Akdeniz çanağındaki işbirliği ile sağlanabileceğini görüyor.
Daha ilerisi, Ortadoğu barış sürecinde Türkiye ile birlikte olursa daha aktif rol alabileceğini fark etmiş bulunuyor.
Ek birçok neden sıralanabilir.
Türk-İtalyan Forumu'nun 4 yıllık sürecinde, tarafların birbirlerini daha iyi tanımasının sağladığı etki de eklenebilir.
Bir de İtalyan katılımcının "D'Alema'nın tatilini Türkiye'de geçirdiğini" anımsatıp devam eden şu tespitini de unutmamak gerekir:
"Sarkozy de bir kez Türkiye'ye gelip tatil yapsın; bakalım o zaman geçmişteki gibi konuşabilecek mi?.."