kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Kasım 2007, Salı
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Karaman'ın koyunu Kolomb'un yumurtası

Hindistan'a gittiğinizi sanıyorsunuz.
Ama gittiğiniz yer başka.
Siz orayı Hindistan sanıyorsunuz. Karşınıza çıkan yerlilere "Hintli" diyorsunuz.
Adları yüzyıllardır öyle kalıyor. Gerçi kendileri pek kalmıyor. Katlediyorsunuz çünkü.
Bir de "keşif" diyorsunuz.
Oralarda ister "Hintli", ister "Kızılderili", ama "yerliler" yaşadığı halde, oralar onların toprağı olduğu halde 500 küsur yıldır "Keşif" deyip o yerlilerin torunlarına bile öyle öğretiyorsunuz. Yanlış ve kanlı bir şey, hakikati yutuyor, başka bir "gerçeklik" oluyor.
Yanlış rota sonunda "Amerika"ya varmışsınız! Ama kendinizi doğru yolda sanıyorsunuz.
Dünyanın yaşayıp paylaştığı bu hikaye, bizim de şimdi yaşadığımız.
"Gitmemiz gereken yer" (Bundan "sınır ötesi" ni kastetmiyorum), kendi güvenlik, kardeşlik, cumhuriyet, demokrasi, hukuk, insanlık, komşuluk, diplomasi gereklerimizdi.
Elbette bir komşu toprakta da kaynak ve üs bulan "saldırılar" ı önlemek, önlenmesini istemek için ağırlık koymak, ama sadece o değil.
Bizim paketimiz çok daha dolu olmalıydı. Biz, misal Hindistan'a kadar ulaşmalıydık. Ama yine Amerika'ya vardık. Ve bunu hakikat sandık. Keşif sandık. Sefer sandık.

Oysa, belki garip gelecek ama;
ABD şu anda Türkiye'de "terör ve acı değil, Türk Kürt kardeşliği, barış, huzur olsun," derdinde değil; ABD'nin münasip gördüğü rota, İran'ı menzile koyarak, neredeyse Türkiye ile PKK'yı "dolaylı müttefik" bile kılacak güzergah.
"PKK'nın kontrolü, saldırılarının durdurulması, bürolarının kapatılması" gibi "Tezkereli, kararlı Türkiye'nin kopardığı tavizler" karşılığında, PKK'yı PJAK kılığında daha da çok İran'a saldırtırken, Ankara'yı da, ABD yanında, "İran'a yaptırım uygulayan ülke"
üssüne çekmek.
Ama hızlı, ama yavaş.
Yarın, ABD'nin (İsrail katkılı) saplantısı İran'a karşı, Türkiye'nin tüm ruhunu "İncirlik" kılmak. Sepete atmak.
"PKK'yı terör örgütü sayan" müthiş dostluk, ittifak, ortaklık sayesinde, kendi öfke, korku, tepki, endişe, acı ve bir miktar paranoyamızla da, kendi "manya" larına katmak istiyorlar.
ABD'li bağımsız gazeteci Brian Beutler, 2001'de az sayıda kişiyle başlatılan "ABD'nin terörist listesi" nin, bugün 860 bin isme ulaştığını yazdı. 10 bin El Kaide, 6 bin Hamas, 8 bin Tamil, 125 bin de Lübnanlı Hizbullah ile İran Devrim Muhafızları. Tabii PKK da var; ama ikizi PJAK yok. Çünkü onlar 150 İranlı asker öldürmüş.
"Kendi teröristiniz" için bu listenin tamamını, ABD ve İsrail diliyle, benimsiyor musunuz? Belki öyle olması gerekir; belki hayır.
Hindistan'a gitmeye çalışıyorsanız başka; Amerika'da karaya oturmuşsanız başka.
Washington Post' ta Robin Wright, savaş ve işgallerin esas beyinlerinden eski Savunma Bakanı Rumsfeld' in "talimat, tavsiye, telkin dosyaları"nı açtı.
Kendi halkını manyaklaştırmaya, paranoyaklaştırmaya yeminli kafalar bunlar. Demiş ki, "Amerikan halkını şiddet dolu aşırılar tarafından kuşatıldıklarını düşünmeye sevk edin." Tabii, başka halkları da. Bizimkini de.
Çizdikleri rota şu: Irak sadece, İran'dan önceki savaş meydanıdır.
Şimdi, çok sertiz ya, Hindistan'a gitmesi gereken bizi, yine Amerika'ya sürüklediler.
Savaş meydanlarına sürüklemek, başımızı döndürmek, daha da manyaklaştırmak üzere. Oysa, "terörle mücadele" sadece "teröristle mücadele" ile yürümez ki.
Rotacıları, tetikçileri de açıkta bırakacak bir haliniz olmalı. Kendi ruhunuza doğru yolculuk. Siz daha, sivil veya asker, "Yüz binlerce insanın katledilmesi, halkların birbirine kıyması, onca acı pahasına ABD'nin burada ne işi var" diye bir soruyu hakkıyla soramamışsınız!
Not: Sadece "köşede yazar" değil, yönetici de olan kimi "büyük meslektaş"ın, "muhabir meslektaşlar" için çok duyarlı, titiz, kararlı olduklarını öğrenmek beni mutlu etti. Eminim, her zaman olduğu gibi, "muhabirler"in hakları, ücretleri, kadroları sigortaları, örgütlenebilmesi, kolayca işten atılmaması, imzası, ezilmemesi, köleleştirilmemesi, sansür ve otosansüre zorlanmaması için yılmaz uğraşlar verecek, patronlara, yönetmenlere itiraz edecek, mücadelelerini (tabii kendilerini övmeden!) bizlerle paylaşacak, gerekirse kalem kıracak ve kendi gazetelerinin onlarca muhabirinin toplanıp neler konuştuğunu mutlaka merak edecek, hani değil ahmak ıslatan yağmur, tufan olsa dimdik duracaklar.
Şimdilik
tek tek cevapta aksıyorum ama, "farkında" olan tüm okur -yazarlara ve başta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Çağdaş Gazeteciler Derneği olmak üzere meslek örgütlerine, Hıncal Uluç ve diğer duyarlı meslektaşlara içten teşekkürlerimle...