kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 29 Ekim 2007, Pazartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

'Cumhuriyete ihanet'

Yüzyıla giden "yeni Türkiye"; bir "cumhuriyet" var.
Elbette tarih anide sıfırlanıp sıfırdan da başlamaz; öncesinden kopuş bir o kadar da öncekinin sürekliliğidir.
Yine de, bu "başlangıç", en çok şüpheyle bakanlar dahi teslim etmeli ki, özellikle "eşit ve genel eğitim ile eşit ve genel oy" un yolunu hemen açarak, başta o günkü kuşaklar, hepimizin önünü ve gözünü de açtı.
Cumhuriyet; zaten, kavram ve eylem olarak esas bu.
Fırsat eşitliğinin ana kucağı okuldur; genel ve eşit oy ise, hukuk karşısında eşitliğin, herkesin fiili hali bir yana, özünde eşit olduğunun, öyle olması gerektiğinin ifadesi, simgesi.
Her ikisi de; hanedanlık, kast, zümre egemenliği, imtiyazların ilgasının ve oluşmamasının temel güvencesi sayılır.
"Laiklik" dahi, sadece "din ile devlet işi ayrımı" filan değil, özünde, din veya mezhep sayesinde yahut din karşısında bir konumla; kimsenin üstünlük, zümre egemenliği, imtiyaz, tahakküm sağlamaması, insanların inançları veya inançsızlıklarına göre kayırmaya, ayırmaya, dışlamaya tabi tutulmaması ilkesidir.
"Cumhuriyetin özü", kim ne derse desin, "özgürlük, eşitlik, kardeşlik (dayanışma)" ideali ile o ufuktaki yolculuktur.
Üçünden birinin bir diğerine feda edilmemesidir belki de.

O yüzden de, "Cumhuriyete ihanet"; sadece "laiklik karşıtlığı, bölücülük" gibi aleni meselelerde değil, o "esas" a dair de tartışılmalı.
Ama asla yapılmaz.
Çünkü memlekette;
"Cumhuriyete ihanet" deyişini en sık kullananların bir kısmı dahil;
Hayatta çeşitli siyasi, mesleki, kamusal, bürokratik, askeri, ekonomik "imtiyaz" elde edenler;
"Fırsat eşitliği, kanun karşısında eşitlik, eşit oyda temsil edilen siyasi eşitlik" ilkelerine rağmen fiilen "zümre egemenliği" kuranlar;
Maddi gücü veya kimi statüleri "eşitsiz, orantısız" kullananlar asla o "öz" e kendi ihanetlerini konuşturmak istemez.

Şunlardır mesela:
Okul' u fırsat eşitliği bir yana, eşitsizliklerin şiddetlendiği kurum haline getirmek.
Cumhuriyetin özündeki esas dayanışma mekanizmasını; vergi, kamu maliyesi, sosyal güvenlik aracılığıyla elden ele el ele verilmesini ille de "kara delik" saymak.
Kamudaki siyasi veya sivil, askeri bürokratik konumu; hayattaki ekonomik, maddi, manevi gücü; statü ve hiyerarşileri, cemiyet ve cemaatleri, "imtiyaz" ve "zümre egemenliği" kaynağı olarak idrak ile icra etmek.
Özgürlük' ün, bir şeyi yapmaktan men edilmemek kadar, insanın hakkı sayılan bir şeyi yapabilmeye muktedirlik, o fırsatı, imkanı bulabilmek şeklindeki "pozitif" manasını kurutan liberallik, demokratlık, cumhuriyetçilik, muhafazakarlık türleri.
Yerlerine ne tür "Sadaka, iyilik, yardım, gönül" işleri koyarsanız koyun; kamusal eğitim, sağlık, güvenlik, güvence, emeklilik, çocuk ve yaşlılara, engellilere, en yoksullara sahip çıkma, merhamet ve şefkat sistemlerini dumura uğratmak, çürütmek.
Devleti halkın karşısında konumlandırmak.
İnsanlar arasında, din, mezhep, etnisite, milliyet gibi kimliklere göre ayrım; eşitsizlik yaratmak, kardeşliği yok etmek.
Kamuda, sivil ve askeri kurumlarda, özel sektörde; özgürlük, eşitlik, dayanışma ilkeleri bir yana; temel hakları dahi çiğnemek, çalışma düzenini bir nevi kölelik, korku ve endişeyle sinme, tahakküm, boyun eğme sistemi haline getirmek.
Şu Anayasa'da dahi mevcut; imtiyazlara, zümre egemenliklerine karşı, fırsat eşitliği ve dayanışma kurumlarına, insanca yaşama atıf yapan maddeleri her gün çiğnemek ve asla hesap vermemek.
Başka insanların haysiyetini ezip geçmek; aşağılamak, aşağı görmek.

Bugün klasik "Cumhuriyete ihanet" şablonuyla suçlananların bir kısmı, çeşitli ihanet biçimleriyle ilişkilendirilebilir...
Ancak, "Cumhuriyete ihanet" suçlamasında bulunanlar yahut "Cumhuriyet elden gider" korkusu taşıyanlar, kendilerini ve durumu bir de bu "Dipsiz" zaviyeden sorgulayabilmeli.
Cumhuriyetçi olmadan nasıl Cumhuriyetçi oluverdiler ki!
Cumhuriyetin zayıf düşmesi diye bir şey olduysa, belki biraz da o yüzden.
84'üncü yıl kutlu olsun.