kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 6 Ekim 2007, Cumartesi
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
Elisha Cuthbert filmde ünlü bir mankeni canlandırıyor.

Usta yönetmenden bir kedi-fare oyunu

ATİLLA DORSAY
ATİLLA DORSAY
Bir zamanlar o güzelim klasik sinema örneklerini veren, en azından The Killing Fields (Ölüm Tarlaları), The Mission (Görev) (üst üste iki Oscar adaylığı), City of Joy (Zevk Şehri) gibi filmlerle hatırladığımız İngiliz yönetmeni Roland Joffe'yi acaba ne tür bir sinek / böcek ısırmış da böylesine 'genç işi' bir korku filmine sıvanmış? Günün modasına uymak için mi? Yoksa "Yaparsam bu türün de iyisini yaparım," dediği için mi? Her neyse, karşımızda bu türde ilginç ve hayli şok edici bir film var. Filmin hemen başında bir kurbanını haşat ederken gösterilen yüzü maskeli bir sapık tarafından seçilen yeni kurban, ünlü ve gözde bir mankendir. Genç kızın hep tekin olmayan yerlere takılmak ve karanlık mekânlarda dolaşmak gibi tehlikeli huyları vardır. Öyle ki kaçırıldığında, herkeste nerdeyse "Oh olsun... Böyle de tedbirsizlik olur mu?" düşüncesi uyanır. Katilimiz gerçekten cins bir katil, az görülmüş türden bir sapıktır. Genç kıza işkence için karmaşık tuzaklar kurar, teknolojinin son olanaklarını kullanır. Olayın yaşandığı mekânların iğrençliğini, ürkünçlüğünü anlatmaya kelimeler yetmez: Hatta Kuzuların Sessizliği'nin coğrafyası bile bu filmin yanında Miami ya da Antalya sahilleri gibi kalır! Ama bir yandan da kıza âşık olmaktan kaçınamaz: Aslında Jack Bauer'nin kızı olan (yani 24 adlı TV dizisinde demek istiyorum) Elisha Cuthbert, o diziden de bilindiği üzere, alımlı bir genç kadındır. Birden bir kurban daha belirir: Yan odada aynı sapık tarafından kaçırılıp hapsedilmiş bir genç adam... İki kurban, güçlerini birleştirir ve bu ölüm tuzağından kurtulmaya çabalarlar. Ama hikâyenin sürprizleri daha bitmemiştir. Bu kedi-fare oyunu, gerçekten de iç bulandırıcı kimi sahneler içeriyor: Örneğin önceki kurbanların kesilmiş uzuvlarının katil tarafından bir mikserde öğütülüp, kıza zorla içirilmesi gibi... Midesi yeterince güçlü olup da bu sahnelere dayanabilenler, yine de ilgi çekici bir filmle karşı karşıya kalacaklar. Joffe, klasik anlatımının yerine, kıpır kıpır bir kamerayla çekilmiş, klip gibi kurgulanmış, oynak ve durdurak bilmeyen bir anlatımı koymuş. Marco Beltrami'nin müziği öylesine sinir bozucu ki, filme son derece uymuş. Ve çok uzaktan, yıllar öncesinin çok sevdiğim bir klasiğini, William Wyler'ın Korkunç Koleksiyoncu'sunu (The Collector) hatırlatan bu film, türün meraklılarını belli ölçüde tatmin edecek. Ama dediğim gibi, öncelikle güçlü bir mide şart.

DEHŞET ODASI * *
(Captivity
) / Yönetmen: Roland Joffe / Senaryo: Larry Cohen, Joseph Tura/ Görüntü: Daniel Pearl / Müzik: Marco Beltrami / Oyuncular: Elisha Cuthbert, Daniel Gillies, Pruitt Taylor Vince, Michael Harney / Amerikan- Rus ortak-yapımı.
Haberin fotoğrafları