kapat
Üye OlÜye Girişi
Bugünkü SABAH Gazetesi
  |  Benim şehrim | 31 Ağustos 2007, Cuma
Son Dakika
ARAYIN
Google
Google Arama
atv
Kanal 1
ABC
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

İkinci Cumhuriyet'in birinci Cumhurbaşkanı..

Ertuğrul Özkök, Abdullah Gül'ün 11. Cumhurbaşkanı seçilişini veren Hürriyet gazetesini nasıl hazırladıklarını anlatıyordu, çarşamba günü..
"İkinci Cumhuriyet'in birinci Cumhurbaşkanı" başlığını önermiş yazı işleri toplantısında, ama altını çiziyor..
"Sadece şaka olarak!.."
Bu şakadaki gerçek payını herkes biliyor, ne var ki!..
Özellikle İkinci Cumhuriyetçilerin günlerden beri zil takıp oynamalarına bakarsanız..
Geçmişinde İkinci Cumhuriyeti savunan Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı seçimi en önemli kaleyi ele geçirmekti onlar için..
Birinci Cumhuriyetin son kalelerine yönelik değişikliklerin artık Çankaya'dan dönmesi söz konusu değildi. Atama yetkisi Cumhurbaşkanında olan, Yargı, Üniversite dahil yüksek kurumlara bildiklerini getirebileceklerdi. Hazırlanan yasaların veto edilmesi söz konusu olmayacak, Köşk bu yasalar aleyhine Anayasa Mahkemesi'nde davalar açmayacaktı. Cumhurbaşkanının imzasını gerektiren üst bürokrat, mesela vali atamaları, artık rahatça yapılacaktı.
Fatih Altaylı geçen akşam Sky TV'de konuşuyordu..
"27 Nisan e-muhtıra gecesi, güçlü bir hükümet, o bildiriyi hazırlayan üst düzey komutanları emekli edebilir miydi?. Edemezdi. Çünkü o kararın altında Cumhurbaşkanının da imzasının olması gerekiyordu. Hükümet karar verse bile Sezer imzalamazdı."
Yani..
"Bugün böyle bir durum olsa, Gül hemen imzalar. Komutanlar da bunun bilincinde!.."
Yani..
Köşk İkinci Cumhuriyetçilerin elinde olunca, Ordu da İkinci Cumhuriyetçi olmak zorunda kalır. En azından seyirci kalarak..
İşte, içerde dışarıda, herkesin yanıldığı nokta burası..
Ben "Ordu" deyince M. Ali Ağabey'i (Kışlalı) okurum.. 40 yıldan beri askeri en yakından izleyen gazetecidir. Fevkalade güvenilir bir insan olduğunu yıllardan beri kanıtladığı için, hemen her şeyi öğrenir.
Ama bunları ucuz gazetecilik heyecanları yaratmak için kullanmaz.. Yeri ve zamanı geldiğinde Ordu'nun görüş ve duygularını satır aralarında anlatır..
Son zamanlarda dünya basınının Türk Ordusu üzerine yorumları artınca, Kışlalı da yazıları artırdı. Söylediği hep ayni..
"Yabancılar Türk Ordusunu zerre tanımadan yorum yapıyorlar.."
Yerliler tanıyor mu, peki?.
Kışlalı başından beri ayni şeyi tekrar ediyor..
"Üslup farkları olabilir, ama temelde tüm komutanların kafalarının içinde ayni şey vardır. Karadayı, Kıvrıkoğlu, Özkök, Büyükanıt Paşalar ayni şeyi düşünürler. Ondan sonra geleceklerin de ayni şeyi düşünecekleri gibi.."
Çünkü, Türk Subayı, Cumhuriyetin kurulduğu günden beri, Harbiye'de ayni ilkelerle beyni yıkanarak yetiştiriliyor..
Atatürk İlke ve Devrimlerine ölesiye bağlılık.. Laik Cumhuriyeti, anayasal hakla, koruma ve kollama onlar için yasal görev..
Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yasası Madde 35..
"Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır."
15 yaşında Kuleli'de bunu okuyor. 20 yaşında Harbiye'de bunu okuyor. 30 yaşında Akademide bunu okuyor. 30 yıl kışlada, kıtada, karargâhta bununla yatıyor, bununla kalkıyor.. Arada çıkan bir iki çürük diş Şûralarda temizleniyor..
Yani..
Diyelim, İkinci Cumhuriyetçiler, Birinci Cumhuriyetçi, yani Atatürk Cumhuriyetçisi diye bir komuta kademesini bir gecede tümüyle emekli ettiler.. Yerlerine kim gelecek?. Ayni beyin yıkanmasından geçmiş daha genç Subaylar..
Yani..
İkinci Cumhuriyetçilerin o gıpta ettikleri, etliye, sütlüye karışmayan AB Ordularının, Fransız, İtalyan, İngiliz Ordularının bu ülkede olması, bu eğitim yüzünden mümkün değil.
AB örneği ordu istiyorsak, önce Harb okullarındaki eğitim sistemini kökünden değiştirmek gerek. Yetmez.. En az bir 30 yıl da beklemek lazım ki, bu Harbiyelerin son mezunları da emekli olsun, Ordu'da izleri kalmasın..
Şimdi bakın, yorum, değerlendirme falan yapmıyorum.. "İyidir, kötüdür" demiyorum.. Sadece gerçeği, olan gerçeği anlatıyorum..
Alkışlarsınız, kızarsınız, o sizin bileceğiniz iş. Ama siz ne bilirseniz bilin, gerçek bu..
Ordu niye daha sert tepki göstermedi o zaman?..
Ordu halkın sevgilisi.. Bunun bilincinde. Halkın yüzde 47 oyunu almış iktidara durup dururken karşı çıkmanın bu sevgiye gölge düşüreceğinin farkında..
Onlar "Sözde değil, özde" diyerek düşüncelerini açıkladılar. Bu fikirlerinde değişme olmadığını da ifade ettiler.
Yeni Cumhurbaşkanı, seçimi öncesi ve hemen sonrası tüm sözleri ve yeminleri ile Ordu'nun istediği ve beklediği Cumhurbaşkanı olacağını ifade etti.
O zaman yapılacak şey ne?.
Beklemek.. Gül'ün sözlerinin, öze ne kadar yansıyacağını bekleyerek görmek.
Daha ilk gün, GATA'daki törende hiç de yakınlaşma göstermeden resmi ilişkiler içinde kalmaları, "Cumhurbaşkanım" hitabı yerine "Cumhurbaşkanı" deyişleri, bu sabırlı, ama mesafeli bekleyişin göstergesi..
Gül, sözlerindeki samimiyeti öze yansıttığı ölçüde Ordu, yasal Başkomutanına yaklaşacaktır.