Önceki gün, İstanbul Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yıldırım ile iki saat beraber olduk. İstanbul; ekonominin nabzının attığı, vergi gelirlerinin yaklaşık yarısının toplandığı bir il. Öyle ki, İstanbul hapşırınca, Türkiye nezle oluyor...

Yıldırım'ın anlattıklarının dinlerken, Orhan Veli'nin "İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı..." mısralarını anımsıyorum ancak bir farkla; İstanbul'u dinliyorum ama gözlerim kapalı değil açık, üstelik dinledikçe daha da açılıyor...

83 bin firma kapandı
Yıldırım'ın verdiği bilgilere göre;

- Bir yıl önce İstanbul Ticaret Odası'na kayıtlı olan firma sayısı, 308 bin iken, krizle birlikte 225 bine inmiş. Yani İstanbul'da, son bir yılda 83 bin firma kapanmış.

- Krizle birlikte işine son verilenler ya da işinden ayrılanların önemli bir kısmı işportacılık yapıyorlar. Şu anda İstanbul'da 500 bin civarında işportacı var. Sadece bunların yaptığı satışlarda, her gün trilyonlarca liralık KDV kaybı var. Onlar KDV'siz ve belgesiz satış yapınca, bu malları da belgesiz alıyorlar. Dolayısıyla imalatçı, toptancı, hammaddeci kısaca zincirin tüm halkalarında fatura kesilmiyor. Bundan kaynaklanan yıllık KDV, Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisi toplamı da katrilyonlarca liraya ulaşıyor. Kayıtdışı ekonomi giderek yaygınlaşıyor.

- İşadamı, İstanbul'da yatırım yapmıyor. Yatırımlarını Romanya ve Bulgaristan'a kaydırıyor. Türkiye'de mevzuattan, ağır vergilerden, her an karşısına çıkan ilave sorunlardan, geriye dönük vergilerden bıkan yatırımcı; kendisine kollarını açan, bir günde tüm işlemleri sonuçlandıran, 15 yıl vergi muafiyeti sağlayıp, bedava arsa veren, enerjinin ve işçiliğin ucuz olduğu bu ülkelere gidiyor. İhracatını da o ülkelerden yapıyor, işçiyi de o ülkenin halkından seçiyor.

- İnşaat sektörü, ekonominin lokomotifi olan bir sektör. Bu sektördeki durgunluk ya da canlılık, ekonomiye aynen yansıyor. İstanbul'da, inşaat sektörü tamamen durdu. Bu sektörü acilen canlandırmak gerekiyor ama ufukta bunun belirtileri yok...

KDV yerine Avrupa gezisi
Yıldırım, vergilerden de şikayetçi. SABAH'da başlattığımız "vergi barışı" önerimizi içtenlikle desteklediğini belirtiyor, ardından devam ediyor;

- Vergi oranları, inanılmaz derecede yüksek. Otomotivde, yüzde 50-80 arasında değişen vergi yükü, Dünya'nın hiçbir ülkesinde yok. Dünya'nın hiçbir ülkesinde, akaryakıt fiyatının yüzde 71'i vergi değil.

- Vergi incelemelerin de, sürekli olarak en çok vergi ödeyenlerin üzerine gidiliyor. Oysa, vergi ile hiç tanışmayanların ya da düşük kazanç gösterenlerin üzerine gidilse daha iyi olmaz mı?

- Yanında çalışan elemanın aldığı yanlış bir fatura nedeniyle, işverenin üç yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanması, son derece yanlış bir uygulama. Acilen düzeltilmeli...

- Yıldırım soruyor; "KDV ödemektense Avrupa'ya gitmek ister misiniz?". Ardından ilginç bir örnek veriyor; Türkiye'de Rolex saatin KDV'si, saatine göre 1000-2000 dolar arasında değişiyor. Oysa bu saati alacak olan kişi, hafta sonunda atlayıp İsviçre'ye gitse, hiç KDV ödemeden saati alır, KDV parasına da güzel bir tatil yapar...

Yıldırım ve İstanbul çok dertli. Vergide beyaz sayfa açılması, onların da ortak dileği ve beklentisi...