kapat
10.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Pazarınız şen olsun...

"Vatan, millet aşkı" naralanmalarıyla durumu idare etmeye alışmış, mesleksiz siyasetçilerden biri; Türkiye de, Avrupa Birliği kriterlerini benimserse, beleşinden birçok avantasını yitireceği kaygısıyla:

- Hey buraya bakın, bağımsızlığımızın anahtarını Avrupa'ya mı teslim edeceğiz, diyormuş.

Bunu duyan Tarçın Bey, elindeki bir buket çiçeği koklayarak:

- Efendim, demiş, ortaçağda Yüzyıl Savaşları'na katılmaya giden bir şövalye, şatosundan ayrılırken, karısına taktığı bekâret kemerinin anahtarını seyisine bırakmış:

"-Bak, demiş, on yıla kadar dönmezsem, kullanabilirsin bu anahtarı...

Ve atını mahmuzlamış.

Ama seyis arkasından koşmaya başlamış:

"- Bir dakika, bir dakika..."

Şövalye durmuş:

"- Ne var, ne oldu?"

Seyis anahtarı geri uzatmış:

"- İyi ki, yetiştim size, demiş; karınızın bekâret anahtarı daha değişikti, bunu yanlış verdiniz...

Nasreddin Hoca: - Bizim Ankara'daki büyükler, tam bir siyaset cambazıdır, diyormuş; özellikle son 70 yılda yazı adamlarına karşı uyguladıkları taktikler açısından...

Sormuşlar:

- Nasıl yani?

- Kendilerine layık olmaya çalışan kalemlere başka; "yazı"ya layık olmaya çalışan kalemlere çok daha başka davranmışlardır.

- Ne yaptılar kendilerine yaranmaya çalışanlara?

- Onları kolladılar...

- Ya ötekileri?..

- Sadece parmakladılar...

Türkler'in ta öteden beri Avrupalı oldukları iddiaları yaygınlaşmaya başladı ya...

Bir Fransız gazetecisi Ankaralı bir diplomata sormuş:

- Daha önceleri sık sık Orta Asya'dan geldiğinizi ön plana çıkarırdınız. Şimdi ne oldu da, Avrupalı sanmaya başladınız kendinizi?

Ankaralı diplomat:

- Bakın, demiş, bir paraşütçü öyküsü anlatacağım size... Bir paraşütçüye sormuşlar:

"- Nasıl paraşütçü oldunuz?"

Paraşütçü:

"- Başka seçeneğim yoktu, demiş; bir uçaktaydım, iki motor da durmuştu..."

İsveç basını, "Türkiye, ekonomik krizlerin silindiri altında" diye yazıyormuş.

Tuhaf bir çağrışımla eski bir gazeteci fıkrasını anımsadık...

Bir muhabir, telefonla bir silindir kazası haberi yazdırıyormuş gazetesine:

- Silindir altında kalarak ölen kişinin adı, "Kimschildwiczdreff.."

Yazıyı alan sormuş:

- Oldu tamam... Ölenin, silindir altında kalmadan önceki adı neymiş?..

Kırk yıldır Avrupa Birliği'ne dönük durduğumuz ve önümüzde hâlâ daha ince uzun bir yol bulunduğu söyleniyor ya...

İşte bu da bir İsviçre fıkrası:

Bir tren İsviçre'deki çok uzun tünellerden birinden geçmede..

Yolcunun biri, bir türlü bitmeyen tünelden şaşkın:

- Hiç bu kadar uzun tünel görmedim, demiş.

Karşısındaki:

- Gayet doğal tünelin uzun gelmesi, demiş; sonuncu vagondayız çünkü...



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır