Avrupa Birliği (AB) tartışmaları her geçen gün alevleniyor. Bu tartışmalardan kimin gerçekte ne istediğini anlamak olanaklı değil.
Bir kesim sanki bazı şeyler çabuk yerine getirilirse AB sürecinin çok yakın olduğu izlenimini yayıyor. Bir kesim ise AB sürecini kendi içinde ve geleceği açısından muğlak buluyor. Bir kesim ise AB sürecini gerçekleşmeyecek bir hayal olarak görüyor. AB sürecini muğlak bulanlar ve gerçekleşemeyecek bir hayal olarak görenler zaman zaman aynı noktada buluşuyorlar. Bu durum AB'nin istekleri yoğunlaştığı zaman daha belirgin bir hal alıyor.
Batı'yla anlaşmazlıkları artıran ve çatışma haline dönüştüren konuların başında müzakere, anlaşmazlık çözümü ve pazarlık gibi konulara bakış açımız geliyor.
MÜZAKERE TEKNİĞİ
Önce kısaca bu konulara bir göz atalım: "Çatışma yönetimi ve anlaşmazlık çözümüyle uğraşanların kabul ettiği bir gerçek var: Çatışmanın ve anlaşmazlığın kaynağı farklılıklardır. Farklılıklar duygu kabarmalarına ve çatışmalara yol açabilir. Bu nedenle farklılıklar yönetilmeli ve koordine edilmelidir."
Farklılıkların yönetiminde ve koordinasyonunda ilk önemli adım ise farklılıkların niteliğini anlamaktır. Farklılıkların niteliğini anlamak ise farklılığın hangi noktalarda oluştuğunu anlamak anlamına gelmektedir.
Şu soruları sormamız bunları anlamamızda çok yararlı olacaktır:
Farklılık;
Olgularda mıdır?
Amaçlarda mıdır?
Yöntemlerde midir?
Değerlerde midir?
ZİHİN JİMNASTİĞİ
Biraz ders çalışalım ve şu sorulara Türkiye'deki bir kesimin ve AB'nin bakış acısıyla sırayla yanıt verelim!
Bir örnek: "Türkiye'deki bir kesim AB sürecinde refah artacak diyor. AB ise Türkiye'yi iyi bir pazar ve önemli bir arka bahçe olarak görüyor.
Türkiye'deki bir kesim refahı artırmak ve gelecek kuşakları kurtarmak için AB içinde yer almak öncelik amacımız olmalıdır düşüncesine sahip bulunuyor. AB ise Türkiye'yi dış güvenlik çemberinde risk oluşturmayacak ve pazarı önemli bir ülke olarak kontrol atında tutma amacını taşıyor.
Türkiye'de bir kesim ne pahasına olursa olsun hemen AB'ye girmeliyiz diyor. AB ise Türkiye'yi benim için sorun yaratmayacak hale getirmek girip girmemesinden daha önemli diye düşünüyor.
Türkiye'de bir kesim AB'ne girelim o zaman zaten bölünme ve sınır sorunu kalmayacak gibi bir değerle hareket ediyor. AB ise şu değerlere sahip bulunuyor: "Etnik konulara demokratik hak ve özgürlüklere önem veriyor görünmek önemlidir. Bunlar üstelik benim için Türkiye'ye karşı kozdur. Bana zararı olmayan terörist iyi teröristtir."
PAZARLIĞI BİLMEK
Bu örnekten hareketle çok farklı yanıtlarla iyi bir zihin jimnastiği yapılabilir. Bu yolla "Kim nerede takılıyor?" daha iyi görülecektir.
Bir önemli konu daha var: "Duygularımızı ve hayalleri işin içine katmadan pazarlık yapmayı bilmek. Kendi duruşunu bozmadan ilişki bozulacak korkusuna kapılmadan pazarlık yapabilmek"
İster bir gün tam olarak içinde yer alalım ister almayalım bir yana AB bizim uzun yıllar müzakere halinde olacağımız sıkı fıkı ilişkilerimiz olan bir komşumuz olacak!
Anlayış değiştirmek gerekiyor!